Bakü- Nabran |
Bu aralar Kayra’ya yoğunlaşmış durumdayım. Uyku saatlerimi ayarlamaya çalışıyorum ve bu nedenle de yazılarım da aksamalar oluyor. Yoksa, herkesin dört gözle beklediği gibi, hevesimi almış değilim yani. Bu iş artık, benim hayatımın bir parçası oldu. Bloğumu seviyorum. Daha, çok büyük hayallerim de var. Ama hepsi aynı anda olmuyor. Birini yapsam diğeri kalıyor, birini bulsam başka bir şeyi bulamıyorum. Zaman gerekiyor her şey gibi fikirlerinde pişmesi gerekiyor ki sunumu lezzetli olsun.
Çok merak ediyorum; çok fazla sayıda insan klasik şeyler yapmasına rağmen, birileri nasıl aradan sıyrılabiliyor. Başarılı insanlara sorduğunuzda, sabır, azim, çalışmak gibi klasik laflar ederler ama hepsinin, hayatında bir yerde, bir kırılma noktası vardır. O işi uzun yıllardır yapıyorlardır ama kimse farkında değildir. Bir gün gelir aniden, beklemedikleri anda bir olay olur ve birden bire hayallerinin gerçekleştiğini görürler.
Teknik meslekler için çok da fazla geçerli bir tanım değil bu aslında. Mesela ben Makine Mühendisi olarak hayatıma devam etseydim, aldığım eğitimler doğrultusunda, başarılı olma tekniklerini az-çok biliyordum ve zamanlamasını da tahmin edebiliyordum. Uzun vade de olurdu ama beni tatmin edebilecek, güzel bir noktaya gelebilirdim büyük ihtimalle.
Ama sanat hayatı böyle değil. Ünlü yazarları araştırsanız, hepsinde de bir sürü hikaye vardır ama klasik olarak, çok uzun seneler sonra keşfedilmişlerdir. Onlar kadar güzel yazan yok mu, tabiî ki var ama onların gökkuşağı çıkmamış.
Her insanın hayatında mevsimsel dönemler olur. Bir dönem çok güneşlidir, bir dönem çok yağmurlu ve serttir hava. Bu yağmurlardan, sadece birinden sonra, bir gökkuşağı çıkar. Ama bu insanın hayatında, sadece bir defa olur. Eğer insan, o gökkuşağını görür ve altından geçebilirse hayatı değişir. Hayalindekilere kavuşur Kimi göremeyebilir gökkuşağını, kimi görür, nasıl geçeceğini bilemez, kimi ne kadar güzel diye seyrederken kaçırır fırsatı.
Sanatçıların hayatında ki gökkuşağı, meslekleriyle ilgili oluyor çoğunlukla sanki. Yoksa dışarıda binlerce güzel yazan insan var. Bir o kadar resim yapan, müzik yeteneği olan veya daha farklı yetenekleri olan insanlar var. Bunların bir kısmı, yeteneklerini diğer insanlarla paylaşmak istemiyordur. Kimileri, paylaşmak istiyordur ama cesareti yoktur. Kimilerin de ikisi de vardır, nasıl yapacaklarını bilmiyorlardır. Ne olursa olsun, insan, ona verilmiş bir yetenek varsa, bunu kullanarak, bir şeyler üretmeli. Bir kişiye bile, faydası olacaksa, çaba harcamalı. Angelika Akbardan bahsetmiştim daha önce bir yazımda. Bir röportajın da ona soruyorlar ‘ Bu kadar yetenekli olmak, dünya üzerinde, nadir insanların sahip oldukları bir yeteneğe sahip olmak, nasıl bir duygu? ( Bu arada, onun yeteneği, doğadaki sesleri notalara çevirebilmek) Cevabı beni çok etkilemişti. ‘Ben Allahtan gelen enerjiyi insanlara aktarıyorum sadece. Ben bir şey yapmıyorum, sadece aracı görevi görüyorum ve geleni aktarırken benim içim de temizleniyor’ demişti.
Tüketmeye çok yatkınız. Bir şey gerektiğinde onu elde etmek için elimizde malzeme ve fırsat olmasına rağmen, hemen hazıra yöneliyoruz. Kolay para kazanmak her zaman daha iyidir. Ay sonunda maaşını alacağına emin olduğun iş varken, neden kendini geliştirmeye uğraşasın ki. Meslek seçimleri, devlet sistemine göre yapılıyor, kişinin karakterine ve kabiliyetine göre değil. Bütün bunlar da yetenekleri köreltiyor tabiî ki.
Herkes Çörek Ağacının’ derdinde.( Çörek Ağacı= Ekmek Kapısı(Azerice))
Ben inanıyorum ki, insan, eğer, mutlu olduğu ve severek yaptığı işten para kazanırsa, hayatında aşamayacağı problem yoktur. Aydın Boysan ilk kitabını 63 yaşında yazmış. Şu anda 90 yaşında ve 39. kitabı basılıyor. Bu tür örnekler hiç azımsanamayacak kadar çok.
Yeter ki insan istesin, hayal etsin, pes etmesin ve gökkuşağını kaçırmasın. Hepsinden önemlisi kim olduğunu bilsin.
1 yorum:
ismi çok uygunmuş
Yorum Gönder