Sayfalar

1 Eylül 2011 Perşembe

Oksijen Yatağına Attım...



Bakü - Nabran
Oğlumu taze ağaç yapraklarıyla doldurulmuş, oksijen yatağına attım.
Yatağını, deniz dalgalarından yaptığım beşiğine yerleştirdim.
Kenarına, yaprakların hışırtısıyla, dalgaların sesinden, dönence iliştirdim.
Uyku meleklerine teslim edip, rüyalara gönderdim…
Başına oturdum, huzurun resmini izledim.
                                                                       Kayranın Annesi

      Gece yarısı karar verdik kaçmaya, sabah yoldaydık. Arkamıza bakmadan Baküden kaçtık. Kendimize bayram hediyesi verdik. Oğluşkinin ilk bayramını kutlamaya, onu ağaçların evine götürdük.
 Oğlum, ağaçlardan gökyüzünün görünmediği, etrafta yeşilin dışında rengin, su sesinin dışında sesin olmadığı ormanlarda uyudu, iki gün. Babamızın hediyesi süper oldu, bizim için.
    Sabah 8 de yola çıktık. Hedef Nabran. Deniz kenarında, Baküye 220km uzaklıkta olan küçük bir ilçe. Etrafı ormanlarla kaplı. Turistik bir merkez de diyebiliriz. Baküden sıkılan insanların, dinlenmek için, kaçamak yaptıkları yerlerden birisi.
  
Azerbeycanın Bakü dışındaki bölgeleri, çoğunlukla, çok büyük değil, inanılmaz yeşil, havası,  suyu temiz, Karadeniz ikliminin devamı gibi. Gıdalar tamamen doğal. O nedenle de genelde biz kahvaltıya gitmeye çalışıyoruz.
  Kayradan önce, ben küçük bir çantayla çıkardım her yere ( gerçi eşim bu konuda hemfikir değil ama neden hiç anlamadım) . Gece karar verdik, sabah yola çıkıcaz. Her zaman, sabahları geç kalırız. Bu nedenle, bu sefer dedim ki, akşamdan her şeyimi hazırlayım, sabah Kayrayı alıp çıkalım. Eğer güzel bir yer bulursak, bir gece de kalırız, diye geçirdik aklımızdan. Evin erkekleri yattı, ben başladım hazırlığa.
    Annem  bayram geceleri sabaha kadar ayakta olurdu. Temizlik yapar, etrafı düzenler, pasta börek yapardı.
     Benden üç yaş küçük bir kız kardeşim var. Biz küçükken, bayram elbiselerimizi annem dikerdi. Üç güne, üç çeşit elbise. Aynı zaman da ikimize de dikerdi. Sabaha kadar makine sesi duyulurdu, heyecanla beklerdik sabaha elbiselerimizi.
  Gece  ben de hazırlık yaparken, o zamanlar aklıma geldi. Bizimkisi de böyle olsun bakalım dedim. Yurtdışın da bayramlar, buruk geçer her zaman. Anlayamazsınız bayramı. Biz bir de Müslüman bir ülke de yaşıyoruz, buna rağmen olmuyor işte.
  Her neyse, bir taraftan çantaları hazırlayım dedim. Kayranın çantası; kısa kollu, yarım kollu, uzun kollu, her şey yedekli, battaniyeleri, ineğimiz, bir iki parça oyuncağımız, çarşafı falan derken 3 çanta oldu. Geçtik mutfağa. Cam rendesi, kaşığı,  biberonları, bardakları, bıçağı, çatalı, yoğurdu, meyvesi, derken bir çanta da onlar etti mi.
Kamerayı, fotoğraf makinesini, bilgisayarı telefonu şarja tak. Onların çantalarını hazırla derken o da tabiî ki bir çanta. E kendimize de  ıvır zıvır derken küçük bir valiz de o etti. Sabah Hakan kalktı kapının ağzında ki, çanta dağına, derin derin baktı bir süre. Keşke o anın fotoğrafını çekebilseydim. Hazır ol da bekliyorum tabiî ki, yiyeceğim lafı. Beklenen cümle geldi ’ Biz arabayla Türkiye ye falan gidemeyiz. Bir gecelik bu kadar çanta ederse… Yok hayatta gidemeyiz.’ Ben hemen bir telaş ‘ Bak anlatayım aşkım şimdi şu çanta daa..’ ‘ Yok aşkım anlatma, kesin hepsi lazımdır, ben indireyim bunları arabaya ‘  Tamam o zaman dedim. O indi, ben de kalanları toparlayayım dedim, biraz daha çıktı tabiî ki. Bu arada Kayranın kendisi, arabası falan manzarayı siz düşünün.
  Neyse bagaj yerleşti ve çıktık yola. 2.5 saatte falan oradaydık. Ormanın içinde küçük bir ırmak, üzerine masalar koymuşlar. Su sesi, her yer yemyeşil, ormanın tam ortası. Ama  küçük bir problemimiz vardı. Arılar. İnanılmaz bir arı istilası. Kürekte üzerlik yakıp getirdiler. Burada üzerliği çok kullanırlar. Nazara, evdeki kötü enerjiye,  kötü kokulara, bir sürü şeye. Çok da ağır bir kokusu vardır. Üzerliğin kokusu başlarda işe yaradı ama bizi arılardan önce kaçıracaktı. 
 Onların bal tabağında ki maceralarını epeyce izledik. Bak bak kanadı yapıştı, o döndü, bu nereden geldi, derken kahvaltı bitti işte.
 Kayra çok mutluydu.  Artık bir çok şeyin farkında. Masa da yemek yeniyor, kayra yemeği seviyor ve masa da bizimle olmak istiyor. Masaya hakim olmak istiyor. Tek tek tabakları inceliyor. Ara sıra bir şeylerin tadına bakıyor. Bir ara, gözleri çatala kilitleniyor. Tabakta bir şeye batırılıyor, hava da uçuyor ve  en son durak babasının ağzı ve Kayra şöyle bir yalanıyor.
  Oğluşki bol bol temiz hava aldı. Ağaçlarla konuştuk, kahramanı Kayra olan masallar uydurduk, arılarla bakıştık ve biz oğlumla salıncakta sallandık. Çok sevdi. Ben korkar diye düşünmüştüm ama korkmadı. Salıncak, bebeklerde ki derinlik ve mesafe kavramlarını oluşturmaya yardım edermiş. Faydalı bir şeymiş. Bizde bol bol faydalandık.
  Ertesi gün de Kubaya geçtik.  Bu bölgeler yazın  inanılmaz güzel oluyor. Bakü yazın çok sıcak ve nemli olduğu için, insanlar buralara kaçıyor.  Zengin insanlar bu bölgelerde ev yaptırıyorlar. Tabi sizin tahmin ettiğiniz evlerden değil, biz onlara şato falan diyoruz yani. Devasal büyük, gösterişli ve pahalı evler.
  Sonbaharda gitmeyi de çok seviyorum ben bu bölgelere. Her yer altın sarısı yapraklarla kaplı oluyor. Masal karesinde gibi hissediyorsunuz kendinizi.

   Akşam yemeğimizi de burada yedik. Gelirken fotoğraf çekimlerimiz ve alışveriş için sık sık durduk. Köy yerleri olduğu için, yiyecekler hem taze hem ucuz.( Yabancıyız diye bizi kazıkladıkları halde, ucuz) Kovanlardan bal aldık, kışın kilosu 6 manata (12tl) çıkan domatesi 30gepik (60kuruş) ten aldık

    Evim evim güzel evim.  Yolculuklarda dönüş yolları, hiç gidişteki kadar heyecanlı olmaz. Zaman bir türlü geçmez ve biran önce eve varmak istersiniz. Bu her ne kadar geçirilen güzel zamana ihanet gibi olsa da, her yolun sonu var işte.

Oğluşki bütün seyahat boyunca hiç sorun çıkarmadı. Çok mutlu, huzurlu ve sakindi. Bazı çocuklar, yolculuklarda çok huzursuz oluyor ama o seviyor.  Saatlerce arabada kaldı, yemek düzeni değişti, hava değişti, bütün gününü bebek arabasında geçirdi ama bütün bunlara rağmen hiç sorun çıkarmadı bebeğim. Alacağımız temiz hava için, ailece geçireceğimiz zaman için, Kayranın ve bizim değişikliğe ihtiyacımız olduğu için bazen düzenin bozulması gerekiyor. Çünkü dönüşümüz daha enerjik, rahatlamış ve mutlu oluyor. Bu da bize uzun süre gidebiliyor. Her insanın özellikle çocukların, ara sıra bu tür ufak kaçamaklara, kesinlikle ihtiyacı var.









0 yorum:

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger