Sayfalar

16 Ağustos 2011 Salı

Ruhum Sıkıştı, Kafam Karıştı


    Hayatım da en verimli olduğum zamanlar, birden fazla işi, aynı anda yapmaya çalıştığım zamanlardır. Hiçbiri bitmez onu kabul ediyorum ama çoğun da büyük ilerleme kaydederim. Bir kısmı da bitecek işler değildir. Her zaman beslenen, sen çalıştıkça akan, sen bıraktığın anda duran işlerdir. Eğer hayatının amacı böyle bir iş ise emekliliği unutmak lazım. Senin hayatın biter o iş bitmez. O zaman işte kontrol senin elinden çıkar. Böyle insanları yakından tanıdım ve bu hayat şeklinden hoşlanmadım. Belki de benim iş bitirmeme huyumun nedeni, buna isyandır. Ya da bu düşünce,  kendine göre, sahip olduğum kötü huya kılıftır. Paradoks.
     

  Keşke zaman denilen kavram, her insana, gerektiği kadar verilseydi. Böyle bir sistem olsaydı, gerekli olmayana, mesela; devamlı  yatan, çalışmayan, canı sıkılan, bir şeyler üretme ihtiyacı hissetmeyen insanların zamanı dursaydı. Onlar günü iki saat yaşasalardı, kalanını diğer insanlara verselerdi. Diğerleri de yirmi dört saati, böyle kırk sekiz saat falan yaşasalardı, hiç uyumasalardı, enerjileri hiç bitmeseydi. Oldukça ütopik oldu.
  Katıldığım kurslardan birinde, ana hedefe ulaşmak için, güzel bir metot anlatmışlardı. Özellikle üniversiteye hazırlanan öğrencileri motive etmek için kullanılan bir metotdu. Örnek de aynen şöyleydi; Hedefin on yıl sonra bir araba almak, geri gel, bunun için şu kadar para lazım, para için, şu kadar  maaşlı bir iş lazım, geri gel o iş için şu mesleğe sahip olmak gerek, o mesleği en iyi öğrenmek için şu üniversiteye gitmek gerek, onun için şu puan, gel gel ,onun için benim şu anda  bu testi çözmem gerek. Bunu, uygun bir şekilde tablo haline getirip görebileceğin bir yere asacaksın.
Şimdi bunu ben uygulamaya kalksam, bende bir sürü hedef var. Hepsi için ayrı ayrı tablo yapıyorum kafamda, iyi, güzel. Hepsinde de sonuç olarak, şu anda yapmam gereken bir şey var. İşte sorun burada çıkıyor zaten.
    Rutin yapılması gereken işler var insan hayatında. Bunun yanında işiyle ilgili yapması gerekenler var. Zaman ayırması gereken insanlar var. Kendiyle geçirmesi gereken bir zaman var. Uyumak da gerekli. Nasıl olacak bu kadar iş. Olur olmasına da önemli olan hepsi nasıl düzgün yapılacak.
      Haftada bir iki yemek yaparsın gerisini sallarsın, kitap okumak da şart değil, resimlerine bakarsın, salarsın çocuğu kendi haline, tarlada ki patates gibi büyür, şart değil ilgilenmek, eve para getiren biri de varsa çalışmaya hiç gerek yok, dünya da bu kadar insan bir şey üretirken ne gerek var çaba sarf etmeye,  akşama kadar elinde kumanda, orada burada laklak, internet, ohoo nasıl geçmiş zaman anlamazsın. Sonra kendimi boş hissediyorum, bir şeyler yapmak istiyorum ama bulamıyorum, yetişemiyorum diyen insanlara boş boş bakarsın.
     İşte bu insanların zamanını kıskanıyorum. Bana verin o zamanı ne olur. Yapmam gereken o kadar çok şey var ki. Her zaman öncelikler listesi güncelleniyor. Her an hedef değişiyor. Hep ‘o an’ için tercih yapmam gerekiyor. Kafamda yarım işlerden bir dağ oluşuyor, bazen üzerime yığılıveriyor. Kendimi hep geç kalmış hissediyorum. Hep, zamanla kavga halindeyim. Bekle diyorum beklemiyor, alıp başını gidiyor, ona yetişmeye çalışırken elimdekileri düşürüyorum, salkım saçak koşturuyorum. Bir ara yoruluyorum, pes edip, kaldırımın kenarına oturuyorum ama bakıyorum ki mesafe açılıyor, daha fazla koşturmam gerekiyor.
  Zamanım yok, zaman yetmiyor diyen  insanlar sınıflara ayrılıyor. Bir bölümü gücünden ve yapabileceğinden daha fazla işe girişiyor, yetişemiyor. Bir bölümünün aslında iş kapasitesi , zamanıyla paralel ama onlarda da zaman planlaması yok. Bazıları hedefi belirleyemiyor enerjiyi ve zamanı telef ediyor. Bazılarında ölüm korkusu olduğu için, bu dünyada ne kadar çok işi olursa o kadar geç öleceğini sanıyor. Bazıları başka insanlara farklı görünmek için hep koşturuyor taklidi yapıyor. Bazılarının da ruhu sıkışmış. Bu cümleyi bugün bir arkadaşımdan öğrendim. Okuduğu bir kitabı anlatıyordu. Ruhu sıkışmış insanlar hep arayış içinde oldukları için daldan dala atlarlarmış. Hep bir tatminsizlik içinde olurlarmış.   
      Benim farklı işlerle uğraşmamın  en büyük nedeni, hayatımın bir döneminde birleştireceğime inandığım puzzlımın parçalarını toparlamak. Her bir parça için ayrı bir çaba harcıyorum ve en sonunda, birbiriyle alakasız gibi görünen bir sürü parça, çok güzel bir tabloda birleşecek ve ben, arkamda bu tabloyu bırakacağım. Bu parçaları birleştirmek için de zamana ihtiyacım var. Onun için, şu anda var gücümle bu parçaları bulmalı ve biriktirmeliyim. Belki o zaman ruhum sıkıştığı yerden çıkabilir ve huzura erer.

0 yorum:

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger