Sayfalar

2 Ağustos 2011 Salı

Telepatik gücüm var ama nerde bulamıyorum...

Kendimi bildim bileli bir arayış vardır içimde. Bir şeyler olmalı, ama ne, hangi konuda, nerede ve ben neden arıyorum. İlk kişisel gelişim ile ilgili kitabı ortaokulda okumuştum. Meşhur, yüzde yüz beyin gücü. Beyinle ilgili, insanla ilgili merakımı tetikleyen bir kitaptı. O kitabı çoğu insan okumuştur ama kimisine saçma gelmiştir, kimisinin de pek ilgisini çekmemiştir. Benim gibi ilgilenenlerden de oluşan, bir akım başlamıştır.  Bu akım, şu anda toplumda ki kişisel gelişim sektörünü oluşturdu. Tabi, büyük bir bölüm ticari çıkar peşinde olunca, bu konu çok yara aldı. Kimi zaman olduğundan fazla büyütüldü, kimi zaman daha farklı gösterildi. Bazen de farklı konularla çok fazla karıştırıldı, özünü yitirdi.
  Yirmili yaşlar sırasında, bende ki bu arayış artık doruk noktasına ulaşmıştı. Hayatıma bir yön çizmeliydim. Karakterimin oturma dönemi olduğunu sanıyordum.(ama değilmiş), hatta artık büyüdüğümü düşünüyordum. Çok sonraları öğrendim, insanın büyüyemediğini. Hiç unutmuyorum bir gün balkon da oturuyordum ve karşımda ağaçlar vardı. Tek katlı evler ve bahçesinde ki büyük ağaçlar. Hafif rüzgar da sallanıyorlardı. O kadar heybetli ve yaşlı görünüyorlardı ki. Baktım, baktım saatlerce orada kalmışım. Hafif hava kararıyordu. Bir dönüşüm vardı, bir hareket. Sistem de her zerre  yeri ve zamanı gelince görevini yerine getiriyor ve akıyordu. En küçük varlıklarda  de bile öyle bir şey vardı ki çözülemeyen. Dedim biz insanoğlu, madem sistemde ki en mükemmel yaratıklarız, bir şeyler olmalı, şu anda benim gördüğümden düşündüğümden farklı, daha fazla bir şey olmalı. İlk aklıma takılan  duygulardı.  Aynı duygulardan sıkılmıştım. Düşünüyordum; biz ki duygularla yaşıyoruz ama saymaya kalksak, on çeşit duygu, anca, ya vardır ya yoktur. Ama daha fazlası olmalı, ne olmuş nereye gitmiş neden susmuş. Beni iten bu düşüncelerdi.


Çoğu insanda böyle bir dönem geçiyor. Kimi bunu ağır bir depresyondan sonra anlıyor, kimi başına büyük bir felaket geldikten sonra anlıyor kimi de bir şeylerin peşine takılıp gidiyor.
   Sonra benim okuma alanım değişmeye başladı, felsefeden giriş yaptım olaya, arkasından yunan felsefesi, uzak doğu felsefeleri, dinler, tasavvuf,   elime ne geçtiyse okudum. Baktım ki her şey aynı noktaya gidiyor. Bunlar insaların dışarıdan gözlemleriyle, fikirleriyle araştırmalarıyla vardığı sonuçlar. Hepsinin sonucun da  düşündüm ki, insanı anlamanın en iyi yolu kendi içine bakmak. Her şey bizde toplanıyor. Çok fazla dışarıda debelenmenin bir anlamı yok. O dönemden sonra da kendime dönemeye başladım. İşte kişisel gelişim denilen ama piyasada görünenden çok daha fazla anlamı olan kavramla uğraşmam da böyle başladı. Kendimi , kapasitemi, keşfetme yolları bulmama yardımcı oldu bir çok şey. Fiziksel, ruhsal ve enerji boyutunda, beyin yapısı hakkında çok  okudum. Farklı kurslara gittim. Bu yolculuk çok farklı boyutları olan ve hiç sonu olmayan bir yolculuk. Geçenlerde Serdar Kılıçtan bahsetmiştim. Ormanda doğal yöntemlerle yaşamaya çalışan bir adam ve çok güzel bir  cümle söyledi. ‘İnsanın içinde aslında o kadar fazla içgüdü ve duygu var ki. Ama biz yaşam koşullarımız gereği bunların çoğunu köreltmişiz, Bastırmışız hissetmiyoruz. Kullanmadığımız için pasifleşmiş. Mesela telepati gücüne çok değişik bir yetenek gibi bakarlar, ya da enerjiyle maddeye etki etmeye. Aslında biraz araştırsanız, bu her insanın yaradılışında var olan yetenekler ama  biz enerjimizi kirleterek ve beynimizi gereksiz konulara  kullandığımız için bu yeteneklerimizi kaybetmişiz.
   Ben şuna çok inanıyorum. Eğer biz kendimize konsantre olabilirsek, içimize dönüp ne hissettiğimizi algılayabilirsek, her zaman neyin doğru olduğunu anlayabiliriz. Ama bunun için gereksiz sesleri kısmayı bilmemiz ve negatif enerjiyle kendimizi tahrip etmemeliyiz.
  Bazen içinizdeki sesler başkalarınınkiyle karışabilir ama bence herkesin kullanma talimatı kendi içinde.

1 yorum:

esra dedi ki...

Aklına, fikrine, kalemine sağlık Deyyan'ım.
Bu güne kadar yazdığın tüm yazıları okudum, her biri ayrı lezzetliydi.
Yarını iple çekiyorum, bakalım menünde neler olacak :)

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger