Sayfalar

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Gizli Geçitler

Bakü Merkez
       Bazen, bu dünya da insanları geçmişe taşıyan gizli geçitler vardır. Aslında onlar ayan beyan ortadadır ama sadece görebilene.  Sadece isteyenler için açılan, gizli koridorlardır. Eğer o kapıları bulabilirseniz ve o koridorlardan  geçebilirseniz; işte o zaman; istediğiniz kadar geçmişe gidebilirsiniz. Gözünüzün önüne bir profesörün masasında oturmuş çalışırken görüntüsü, bir şairin bir ağaç dibinde yaptığı karalamalar, kimi yazarın daktilosunda, kiminin kalemle,  mürekkeple  kitaplarını yazması gelir. İşte oradasınız.
    

       Bakü caddelerinde kitapçı arıyorum, daha doğrusu bir kitap arıyorum. Bu bahaneyle de kitapçıları. Adres bilmiyorum. Yanımda da benim kadar kitaplara hevesli bir arkadaşım, kitapdaşım. Algılarımız sonuna kadar açık.  Dört gözle tabelalara bakıyoruz. Ara caddelerin başından, kafamızı uzatıyoruz; ne var ne yok diye. Bazen küçücük bir tabela ilişiyor gözümüze.  Azerice , Rusca hatta İngilizce olabiliyor.Hemen dalıyoruz içeri.  Kaldırımla aynı hizada, pembe renkli, kutu gibi. Dışardan çok sempatik görünen küçük bir kitapçı. Çizgi filmlerden fırlamış gibi. Raflarda seyrek kitaplar, kimi karışık, kimi kendine göre dizili.  Pek sarmıyor bizi. Bir hayal kırıklığıyla  dışarı çıkıyoruz ve tekrar aramaya başlıyoruz.Tam o sırada  kaldırımın dibinde, bir merdivenin başında bir tabela BUKİNİST(SAHAF). Hadi diyoruz, deneyelim şansımızı ama dışarıdan pek de bir şeye benzemiyor sanki. İki üç basamakla iniyoruz aşağı. Kapıdan içeri girince  anlıyorum ki,  biz o ‘zaman tünelinden’ girmişiz, hiç farkında olmadan. Daracık bir mekan ama her bir cm kitap dolu. Hangi dilde ararsan var. Dükkanın rengi, kitap. Penceresi yok, ışığı kitaplardan yansıyor. Sanki hepsi bir şeyler fısıldıyor. Bazen duyabiliyorum o sesleri.Ama anlayamıyorum çünkü dillerini bilmiyorum. Sanki hepsi bana bir şeyler anlatmak için çırpınıyorlar ama ben ne yazık ki dillerinden anlamıyorum. O küçücük kitap renkli mekan da, o kadar çok hikaye var, o kadar çok anlatılacak konu var ki. Akıp gidiyoruz zaman tünelinden, birimiz bir köşeye savrulmuşuz diğerimiz başka bir köşeye. Altın tarlasına düşmüş hazine avcıları gibiyiz gözümüz dönmüş. Alıyorum elime birer birer, kimini anlıyorum kimini anlayamıyorum. Anlayamadığıma da mahcubum ama gücenmesin diye sayfalarını bir havalandırıyorum. Kim bilir, belki de yıllardır açılmadı o sayfalar .Kimlerin elinden geçti geldi buralara kadar. Hepsinin de  ayrı ayrı hikayeleri var. Derken bir kapı ilişiyor gözümüze. Dükkanın içinde, küçük bir bölüm. Şeref  bölümü. Artık, kokusu yüzyıl kokusuna yaklaşmış kağıtların, kitapları. Dokunurken ödüm kopuyor, can verecek elimde diye. Ne profesörlerin masalarından, kitaplıklarından gelmişler. İşte o anda, gözümün önüne tarihi filmlerde ki yazarların kitaplıkları geliyor. Düşünüyorum, film setinde miyim, yoksa gerçekten o zamanın içindemi. Anlamak istiyorum. Hepsini okumak istiyorum ama imkansız, o kadar çok dil var ki..  Adama,  kitapların nereden geldiğini soruyorum.  ‘ İnsanlar bizi çağırıyorlar ve evlerindeki eski kitapları veriyorlar. Biz de satıp, parasını veriyoruz ya da kendimiz satın alıyoruz’. ‘İçlerinde çok değerli veya özel şeyler çıkabilir’ diyorum . ‘Çıkıyor zaten diyor ama  anlayana.Senin için önemlidir ama benim için değildir diyor. Arayan buluyor diyor, kendine göre değerli olanları. Doğru diyorum, sadece arayan bulur.

       İçeride ne kadar süre geçirdik bilmiyorum ama başka bir dünyadaydım aslında. İnanılmaz huzurlu, sakin, dingin bir dünyada. Hiç çıkmak istemedim. Ama söz verdim kitaplara, söz bir daha geleceğim, hep geleceğim, dilinizden anlamsam bile…

1 yorum:

sek güzeli dedi ki...

konuyla ne kadar alakalı bilmem ama ben hiç sevedim D&R ve türevi kitapçıları, sahafların tadını veremez oralar onlar parfüm kokar sahaflar buram buram kitap kokar,onların tezgahtarları sadece aradığın kitabı gösterir sahaf çoğunu okumuştur kitap hakkında geniş bilgi verir uzarda gider bu örneklendirmeler, ayrıca sahaflara girdiğimde kendimi huzur evinde seni dört bir yandan çekiştiren yaşlılara benzetiyorum her birinin apayrı bir ifadesi ve çok farklı yüzleri(kapakları) var hangi birine baksan hangisiyle oturup sohbet etsen hangisini yüzeyse geçsen hangisini uzuun uzun dinlesen..

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger