Sayfalar

24 Eylül 2011 Cumartesi

Göbek Üstü Kumanda..

        Çalıştığım zamanlarda cumartesi geceleri; ertesi gün iş olmadığı ve istediğim saate kadar yatabileceğim anlamına gelirdi. Yıllarca her cumartesi ısrarla bu hayali kurdum. Babamın( ve hayatımdaki diğer iki erkeğin) bir huyu vardır. Pazar sabahı en az yedi de kalkar ve herkesi uyandırır. Herkes gözü kapalı zorla  kahvaltı yapar, sonra kendisi gider yatar. Herkesin uykusu kaçmıştır artık. Uyku hayali bir daha ki pazara kalır. O Pazar hiç gelmez ama.
Şimdi ise cumartesi geceleri hayali; sabah Hakan ve Kayra erken kalkacak, onlar oynarken ben istediğim kadar uyuyabilirim. Tabi onlar da babam gibi yedide kalkınca dokuzu zar zor edip başıma dikiliyorlar ‘Acıktıkkk’
 
     İnsanlar ne kadar modern olursa olsun, evde, yemek ile kadın, para ile de erkek, arasında bir çağrışım vardır. Erkek ne kadar yemeğe yardım ederse etsin, kadın ne kadar çalışıp para kazanırsa kazansın, bu çağrışım değişmez.
  
    Çalıştığım zamanlarda akşam eve kendimi zor atar, kapıdan girerken ilk sorum ‘ne yemek var’ olurdu. O zaman hayatın bu tarafındaydım. Akşama kadar deli gibi çalışırdım, yorulurdum, kalabalıktan ve yoğunluktan kafam şişerdi. Akşama kadar tek düşündüğüm eve gidip güzel bir yemek yiyip, sakin ve sessiz bir ortamda anlamsız tv izlemekti. Bu çalışan insanın en büyük fantezisidir. Evdeki kadın ne yapıyor ki. Akşama kadar bir sürü boş zamanı var ve yapacağı iki tencere yemek. Hayata o pencereden bakıyor ve yaşıyordum. Kadınları anlamıyordum. Çoğu zaman tepki gösterdiğim bile oluyordu. O kadar önemli işin içinde (iş hayatındaki işler önemli olan) çok gereksiz şeylerle ( depresyon gibi) uğraşıyorlar diye. Çalışmayan kadın zayıf görünürdü çoğu zaman gözüme.(İyi ki bütün erkekler benim gibi düşünmüyor)
  
    Gün geldi, devran döndü, iş hayatım mecburi bir mola verdi. Ben çalışmadan  yapamam dedim. Fırsattan istifade kendimi geliştirmeliyim. Bir süre böyle geçti ve aynı yoğunluğu sağladım.Sonra Kayra doğdu. İşte o zaman, ben hem anne, hem ev hanımı, hem aşçı, hem bakıcı, hem kadın …. Hepsini birden oluverdim. Neye uğradığımı anlayamadım.

   Üniversite zamanında 'Kadınlar Marstan, Erkekler Venüs ten' diye bir kitap okumuştum. O zamanlarda satış rekorları kırmıştı kitap. Yabancının birinin, dünyanın diğer ucunda yazdığı bir kitap, her milletten insana hitap etmişti. Bunu başarabilecek belki de tek konu Kadın ve Erkek ti. O zaman okuduğumda bu kitabı saklamalı ve evlendiğimde tekrar okumalıyım demiştim. Ne kadar geleceğe yönelik okuduysam, hala bir iki parça hatırlıyorum.  O zaman  eşiyle problemi olan veya kendi durumuyla ilgili sıkıntısı olan her kadına bilmiş bilmiş öneriyordum.’ Okuyun dediklerinizin hepsi yazıyor ve çözümlerini de anlatıyor daha ne istiyorsunuz.’ 

    Bir kadın - Bir erkek diye bir dizi vardı ve insanlar bayılarak izliyordu. Çünkü, ya kendisini ya eşini görüyordu. Hatta şaşırıyordu, bu kadar da olmaz ya diye. Herkes sanıyor ki bazı problemleri sadece kendisi yaşıyor. Hatta milletin, sadece bizim aramızda, dediği espriler bile o kadar genel ki.  Tartışırken geçen diyaloglar bile aynı olabiliyor. Bana 20 yıllık evli birinin anlattığı problemle, 3 yıllık evli birinin problemi nasıl aynı olabilir diye düşünür dururdum. Meğer Kadın denen varlıkla, Erkek denen varlığın,  aynı olaylara tepkisi de aynı oluyormuş.

   Bekarken ve çalışırken, daha çok  erkeklerin penceresinden bakıyordum hayata. Sonra arada ve tarafsız bir döneme girdim. İki tarafı da anlamaya başladım. Kadının ve erkeğin diyaloglarını karşılıklı söyleyebiliyordum. İki tarafla da empati kurabiliyordum. (Hakan çok mutluydu o zaman.Kendi gibi düşünebilen bir eşi kim istemez ki)
       Şöyle düşündüğün zaman; adam sabahın köründen, akşama kadar çalışıyor ve eğer işi de ağırsa, insanüstü bir enerji sarf ediyor. Akşama kadar  bir sürü lüzumsuz insanla uğraşıyor, üç saat telefonla konuştuğu oluyor. Basit bir hesapla; gününün en az on saatini işinde geçiriyor. Bunun yorgunluğunu atabilmek için, en az da sekiz saat uyuması gerekli. Geriye kaldı dört saat. Bunun içinde yemek, duş, bazen misafir, bazen gezme de oluyor. Gün bitti gitti.
 
   Eğer kadında çalışıyorsa sorun yok kimsenin birbirinden ilgi bekleyecek hali kalmamıştır. Sadece iş bölümünde ve  sorumluluk paylaşımında sorun yaşanabilir.  

      Kadın çalışmıyorsa ve ilgi alanı yoksa,  vay haline o adamın. Evde onu bekleyen nur topu gibi 12 000 kelimesi var.   
  Eğer çocuk varsa bir iki ihtimal var. Ya çok yorgun düşer ve akşam kadın da bayılır.(  Bu en huzurlu ev halidir.)  Ya da çok bunalmıştır, ilgi ve destek arayışındadır, değişiklik arayışındadır, kendine zaman ayırması gereklidir. Bu bir kriz sinyalidir işte. Erkek akıllı davranır, kriz büyümeden,  biraz nazına oynayabilirse ve küçük çözümler bulabilirse, uzun süre rahat eder. Gelen sinyalleri alamazsa, bir kaç gün sonraki büyük depremin ortasında kalır. En tehlikeli enerji gergin ve sinirli bir kadının enerjisidir.

   Erkekler, kendi  aralarında kadınları konuşurken, cümlenin sonu hep aynı biter; ‘ kadın milleti işte’. Onlarla da olmuyor, onlarsız da. Bitti. Erkekler bu konuda  ayrıntıya girmeyi çok sevmez.

      Kadınlar ise, aralarında erkekleri konuşurken, başlarda hep eşinin özel olduğunu zanneder. Diğer kadınlar eşlerini çekiştirirken ‘ Benim eşim farklı der’. Diğer kadınlar sessizce güler. Yıllar içerisinde   de erkeklerin %90 nının ; akşam koltukta sızmayı sevdiğini, tatil anlayışının göbeğinin üzerinde tv kumandasıyla sızmak olduğunu,  asla kadınların duygusallığını anlamadığını, çıkan problemlerin çoğunun nedenini anlamayıp geçiştirdiğini, kadınların  dediklerinin çoğunu dinlemediği halde öyleymiş gibi yaptığını,  problemlerini kendilerinin çözmeyi sevdiğini ve buna benzer bir sürü  ortak özelliğinin olduğunu öğrenir.
Böylece kadınlar kulübüne girer. Kimi erken, kimi geç ama er geç her kadın bu kulübe girer.

    Kadınlar ve Erkekler bu kadar aynı, tartışmalar - çatışmalar aynı, zevkler aynı, mutluluklar aynı,stratejiler aynı, sonuçlar aynı.
     Fark yine kadınlarda.  İkiye ayrılıyorlar ; koltukta sızan kocasını kaldırıp yatağına götürenler, öylece bırakıp, gidip yatabilenler.
   Kadın ve erkek aynı olsa da her aşk, sadece  kendine özel.   




   
       
   
  
   

    

4 yorum:

Feride dedi ki...

Deyyan, güzel olmuş. galiba ben erkekler açısından bakıyorum daha:) Demek iş ta "oralara" kadar gidiyormuş ha... Barı sonunu umutverici bir cümleyle bitirmişsin:))

HAKAYDE dedi ki...

İş ta nerelere gidiyor da buraya sığmaz işte:) Şu anda pazar sabahı 8:40. Bir hayalim daha hüsranla sonuçlandı. Babamız uyuyor, kaya çoraplarını çekiştirerek, maksimum enerjiyle debeleniyor ve ben bilgisayar başında gözlerim kapalı bunları yazıyorum. Uyku ise çooook uzaklarda...

hülya dedi ki...

Uykusuz kalman işe yaramış deyyancım...henüz evlenmemiş çalışan hanımlar gayet rahat erkek gözüyle baksa da birde 3-4 çocuk annesi bir ev hanımının gözüyle bakmak lazım değilmi ?...Birde merak etme o pazar sabahı var ya hiç yabancı gelmedi bana =)))

HAKAYDE dedi ki...

Önerdiğiniz konuyu alnımın akıyla yazabilmişmiyim. Gerçi insanlar bir sorun mu var diye düşünmeye başlamış ama bu yazıdan sonra:) Bence herkesin kendinden birşey bulabileceği bir karalama..

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger