Sayfalar

5 Eylül 2011 Pazartesi

Cevizli Ekmek Tadında Sohbetler...

Bakü de bir Çin  restoranı
Küçükken en sevdiğim şeylerden birisi tüplü çikolatalardı. Bitmesin diye yavaş yavaş yemeye çalışırdım. İki üç lokmada bir kapağını kapatır. Damağımda çikolatayı iyice yayar ağzımda bekletirdim O tada doymadan yutmazdım o lokmayı. Sonra kapağı açar ve biraz daha çekerdim içime. En sonunda da demir tüpü altındaki dikişi kalınlığında katlaya katlaya kalanı çıkarmaya çalışırdım Bazen daha da ileri gidip tüpü kesip içini sıyırdığımda olmuştur. Şimdi de ara sıra alışverişe çıktığımızda görüyoruz. Aşkımla birbirimize bakıp gülüyoruz, alalım mı?
   

    Bazı tatlar vardır, damağınızda hissetmeye doyamazsınız. O lokma hiç bitmesin istersiniz. Ağzınızda çevirdikçe çevirirsiniz. Ama bu her zaman yemek olmaz. Bazen bir şarkı olabilir, bir kitap olabilir, güzel bir tatil, karşısında oturduğunuz bir manzaranın verdiği duygu, bazen de güzel bir sohbet. Hepsinin ortak yanı sizde uyandırdığı duyguyu kelimelerle tarif edememek ve  hiç bitmemesini istemektir.

  Arkadaşlarımızı ağırlamayı çok seviyoruz. Kayrayla,  ciddi bir misafir hazırlığı yapamıyoruz tabi ki ama zaten gelen arkadaşlarımız da bunu çok fazla önemseyen insanlar değil. Misafircilik oynamıyoruz yani. İstediğimiz güzel bir çay ve eğlenceli sohbetler.(En azından ben böyle umuyorum) Ama sadece çay da çok boş oluyor bende öğlenden ekmek koyuyorum makineye. Demlene demlene 4 saatte pişiyor cevizli ekmeklerimiz. Yanına güzel bir peynir, dolduruyoruz sehpamıza, çaydanlığı da koyuyoruz yanımıza. Kimse uzak kalıp da konuyu kaçırmasın, konu dağılmasın. Atıyoruz yere minderi. Ekmek, çay muhabbet gırla gidiyor. Çay bitiyor, o arada aşkım sessizce yenisini demliyor hemen.  Çay bitince, konu bitecekmiş gibi geliyor sanki. O bardakta soğusada, dursun önümüzde. Kuru bir ekmek peynirle, konu konuyu açıyor, oradan buraya atlanıyor, arada kahkahalar kopuyor.Herkesin elinde kelimeleri, cebinde  hatıraları, pişti oynuyoruz. Biri bir konu atıyor, diğeri başka kartla aynı konuya pişti yapıyor. Bazen konular yığılıyor ortada. Başı hatırlanmıyor. Sonunda ‘Ekmek çok güzel olmuş’ deniyor ama asıl,  sohbetin tadı, ekmeğin arkasına saklanıyor.

  Oğluşki annesinin gündüz çok yorulduğunu bildiği için, izin veriyor bu kısacık ve  tatlı zamana. Annesi mutlu olunca o da melekleriyle rüyalarında rahat rahat geziyor. Bütün günün yorgunluğu, yerini, beyinde yanan bir sürü ışığa ve damakta kalan çikolata tadına bırakıyor. 
    
  En çok özendiğim şeylerden birisi, belirli bir yaş üzerinde ki akademik insanların bir araya gelip uzun uzun sohbet etmeleridir. Genelde sohbet kitaplardan gider. (Azerice bir deyimdir ‘ sohbet neden gider = konu nedir’ ) Geçenlerde TRT Belgesel de İstanbul un sahaflarını anlatan bir belgesel izlemiştim. Orada bazı âlimlerin haftada bir gün, bir araya gelip, nasıl çay içip  sohbet ettiklerini anlatıyordu. Kıymet bilenler için çok değerli bir karedir ve benim içimde bir şeyleri tırmalayan bir sahnedir, o sohbet sahneleri. Keşke görünmez olup orada bulunabilsem.  

    Artık insanların bir araya geldiğinde siyaset, futbol, işleri, kendilerini övmek, çocuklarının başarıları, alışveriş  gibi sıradan konuların dışında, konuşacak bir şeylerinin olması, nadir görülen bir durum. Çünkü konuşabilecek çok fazla malzemeleri yok.

   Ben beyin jimnastiklerini seviyorum. Kendine güvenen, gerektiğinde yanlış olduğunu kabul eden, karşısındakinin fikrini önyargısız dinleyebilen, fikrini rahatça söyleyebilen, benim bilmediğim konularda bilgisi olan, beyni benden farklı çalışan insanlarla sohbet etmeye bayılıyorum.

   Kayra erken uyuduğu için, bizim dışarı çıkmamız çok zor oluyor ama arkadaşlarımızı  ağırlamaktan  mutlu oluyoruz. Bu akşam da çok sevdiğimiz arkadaşlarımız vardı. Not defterimi almaya üşendim ama sonradan çok pişman oldum. Birbirinden farklı bir sürü konunun tozunu aldık, acizane kelimelerimizin yettiği kadar. Cevizli ekmek ve çay eşliğinde.

   Çocuklar yetişirken, devamlı büyükleri izlerler. Kimi zaman onları taklit ederler. Kimi zaman da sevdikleri bir büyüğün, gözüne girebilmek için, onun sevdiği şeylerle ilgilenirler. Aradan zaman geçer, bakarlar ki nasıl başladıklarını bilmedikleri şeyler hayatlarının bir parçası olmuş. Anne babalar her şeyi bilemez, her konu hakkında bilgili olamaz, her şeyle ilgilenemez. Onların dışında ki en yakın modeller, aile büyükleri ve anne babanın arkadaşlarıdır. Çocuk gözünü açtığında hangi ortamdaysa normali odur.

  Kayranın güzel ve kaliteli bir çemberde büyüyeceğini umut ediyorum. Ona her şeyi öğretemeyiz ama hayatta bir şeyleri kıyaslarken, eline sağlam referanslar ve doğrular verebiliriz. Arkadaşlığın ne olduğunu, paylaşımın ne olduğunu, bizi izleyerek öğrenmesini sağlayabiliriz. Ona güzel rol modeller sunabiliriz.

   Ben arkadaş ve dost yönünden şanslı biriyim sanırım. Bu terimlerin gerçek anlamını anlatacak bir sürü hikayem var. Kimi uzun vadede oluşturulmuş, kimi de kısa bir sürede ama sağlam olan ilişkiler. Kimi aynı ülkede, kimi ise dünyanın diğer ucunda. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, aynı sıcaklıkta, kelimelerimi korkusuzca paylaşabileceğim  arkadaşlarım var.  Kendimi çok şanslı hissediyorum ve  hepsini çok seviyorum…   

0 yorum:

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger