İnsan
beyni bir boyutu algılamak için ikinci bir boyuta ihtiyaç duyar. Büyük ya da
küçük. Çünkü kıyasla çalışır. 1 ya da 0. Var ya da yok.
Fakat ortaya üçüncü bir boyut seçeneği çıkarsa
kafa karışır. Büyükten küçük, küçükten büyük. Biz buna kısaca orta diyoruz.
Orta, sıradanlıktır aslında. Sıradanlık, sıkıcıdır kimi zaman. “Arayış”
sıradanlığın katilidir aynı zamanda. Farklılık, eski kafalı dünya da yeniden
doğuş.
Ne
gariptir ki hayatı boyunca sıradanlıktan kurtulmaya çabalayan insan, karşısına
çıkan en ufak bir farklılıkta afallar kalır. Kendisi’nin kırıp içinden
çıkamadığı çembere dahil olmayanı hırpalar. Çoğu zaman kendi de bilmez bu
hırçınlığın nedenini. Yukarıda olanı sevmez, aşağıda olanı kabul edemez. Orta
gördüğü kendini ise bir türlü keşfedemez.
“Normal” dir
kaçıp saklandığı kalenin adı. Kendinde hissettiği güven, acımasızlığını
tetikler. Bir süre sonra da beyin bu hareketi alışkanlığa çevirir ve aniden
normalleşiverir. Hareketinin nedeni
sorulduğunda ise birden bire ağzından “ Ben farklı bir şey yapmadım ki” cümlesi dökülüverir. Acımasızlığın normalleşen
kılıfı.
Hangi
insan bu dünyalık. Çemberinde dönüp duran mı, kırıp çıkan mı? Kim kimi yargılayabilir. Kıyasa iki boyut
lazımsa normali hangisi. Normale iki yetmezse kıyasa kaç lazım. Yoksa normal
kıyasla belirlenmez mi? O zaman kıstas ne?
Dilimi
anlayana normal, anlamayana farklıyım. Anlamayanın bir kısmına önemsiz,
kalanına deliyim. Beni orta ölçüye koyan okuyanın algısı mı? Acaba kaç kişiye göre ortadayım.
İnsanoğlu
kaç mertebe bilinmez ama farklı olanı yargılamadan kabul edenin yüksekte olduğu
şüphe götürmez. Kıyas beynin kalemi. Dünyayı onunla işler kıvrımlarına. Asıl olan doğru
şeyleri kıyaslamakta. Kalem yanlış
tutulduğunda ruhu karalamaya başlar. Bu da insanı karartır, çirkinleştirir.
Farklı
olana bakan göz mertebeyi belirler. Ondaki güzellik ruhu temizler. Farklı olan
bu dünyalık değil, sıradanlaşan dünyalığın elinden tutmaya gelendir. Yardıma ihtiyacı olan değil, neye ihtiyacı olduğunu bile bilemeyen acize
yardım edendir.
1 ve 0.
Var ve yok üzerine kurulu dünya da, doğru taşlara basmalı ki dünyalık, varlığı’nın
içinde yok olmasın.
0 yorum:
Yorum Gönder