Sayfalar

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Karanlığa Melodi Mırıldanmak

1.5 aylık yoğun bir tempodan sonra sonunda evimizdeyiz. Gelmeden önce bir ara kendimi “  Kimse bana dokunmasa, bir şey istemese ve birileri kayraya baksa, ben de birkaç gün uyuyabilsem, belki dinlenirim. Okumaktan yazmaktan falan artık vazgeçtim, sadece hareket etmeden uyusam. Bunun adı sanırım tatil. Keşke tatile çıkabilsem. Ama dur bir dakika, ben şu anda zaten tatildeyim. Bu işte bir yanlışlık var ama neyse. Sanırım ben Baküye gidince dinlenicem” diye uzayıp giden ve içinden çıkılamaz bir hal alan düşüncelerin ortasında yakaladım. Bu bir buçuk ay kesinlikle Kayra’nın tatiliydi ve bence güzel bir tatil geçirdi. Şahsen onun yerinde olmak isterdim.

Paşam günde üç kez denize girdi, kedi gibi her gün balık yedi, deniz sonrası zeytinyağlı masajları yapıldı, gayet güzel bronzlaştı,  her ikindin okaliptus ağacı altındaki hamakta kestirdi.  Ardından dedesinin evine geldi, bahçeden içeri girmedi. Kim istemez ki böyle bir tatil. Bu arada annesi ne yapıyordu? Tabiî ki onun peşinde, helak olmuş bir şekilde konforu ve güvenliği için gerekli şartları sağlıyordu.
Çocukların kendi evinde, ister istemez onlara göre ayarlanmış güvenlik şartları sağlanıyor.     Fakat dış alanda, hele bir de alan genişse, işin içinde bahçe ve merdiven gibi faktörler de varsa bu iş çok zorlaşıyormuş, Bunu da onaylayarak,  kazasız belasız tatilimizi geçirdik sonunda.
Bu kadar ayrı kaldıktan  sonra ister istemez adaptasyon süresi yaşanıyor.. Mekânlar, hava şartları, uyku düzeni, besinler, su, saat, insanlar her şey değişiyor. Her seferinde benim bile birkaç gün bocalama dönemim olurken oğluşki için depresyon kaçınılmaz diye düşünüyordum ama tersi oldu. Onun ki bir iki gün sürdü, ben hala kendime gelemedim. Etrafımı deli edecek kadar sakin ve ağır çekimde hareket ediyorum. İşin komik yanı bir tarafım bundan rahatsız olurken, diğer yanım oldukça keyifli. Sanırım mecburi istirahatteyim.
18 Temmuzda sayfamın birinci yılı doldu. O zamandan bu zamana iyisiyle kötüsüyle neredeyse 115 tane yazı yayınlamışım. İlk başlarda hayallerim, ideallerim, beklentilerim çok daha farklıydı ama zamanla onları yoğurdum, kıvamını buldum.
Canım ne isterse onu yazıyorum. Bazen anlaşılsın diye bazen de anlaşılmasın diye. Anlaşılmasın diye yazmak komik gibi görünüyor ama ben bu sayede kelimelerle çığlık atıp rahatlamayı öğrendim ve  paylaşmak için anlaşılmanın şart olmadığını. Yazılarımdaki sihirli kelimeleri okuyan insanların, onları kendilerine göre dizip farklı hikâyeler yazdığını gördüm. Hepsinden de önemlisi bu sayede çok  mutlu oldum.
Dertleşmek rahatlatıcı.  Dans meraklısı hayatı bazen uzaktan izlemek eğlenceli. Sevilmek çekici. Nefret edilmek sersemletici. Postanın hangi adreslere gittiğini merak etmek cezbedici.
Bir kaç gün önce ömrümün rakam göstergesi bir ileri attı. Ruhuma sorsan o ikişer üçer atlıyor ya bakma sen umursayan yok. Düşünüyorum, acaba  yatayda mı ilerliyoruz dikeyde mi? Yolları mı yarılıyoruz yoksa tepelere mi tırmanıyoruz?  Ulaşılacak noktayı düşününce ise  ne yatayda ne dikeyde hareket eden, pek bizmişiz gibi görünmüyor. Sadece zaman seri bir şekilde içimizdeki nefesi kesesinde topluyor.
Karanlığa melodi mırıldanmayı seviyorum. Bu içimi temizliyor. Bilge hocam Kayra’dan aldığım derslerle yola devam ediyorum. Görebildiğim kadarıyla da ufuktan pırıltılar yükseliyor.  Bakalım yollar ne sürprizlere gebe.

0 yorum:

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger