Sayfalar

6 Şubat 2012 Pazartesi

Elliyi Geçmek Lazım

Ben anladım ki, çocuk eğitimi konusundaki diplomasız uzmanlara  anne diyorlar. Bu kadar araştırmayı okulda yapsaydım kesin derece yapardım. Ama annelikte derece de yok diploma da yok. Görevimiz.

 Çocuk gelişimi fiziksel, ruhsal, sosyal, dil, zeka ve motor gelişimi diye dallara ayrılıyor. Her bir bölümün kendi içerisinde zaman çizelgeleri ve gelişim için aktiviteleri var. Tabi ki zamanı gelince hepsini çocuk yapıyor fakat çocuğun aldığı desteğe göre de bu gelişimin kalitesi artıyor.
 Artık yok öyle “sal sokağa nasılsa büyür” çocukları.  Ya da  “ Bu kadarı da çok fazla, bıktırırsın çocuğu” mantığı oldukça anlamsız ama en cahilce ve yaygın olan düşünce tarzı “Biz böyle mi büyüdük”. Bu cümleye karşı gülümsemekten başka elimden bir şey gelmiyor.

Çocuk gelişimini birazcık araştıran bir iki kitap kurcalayan her insan,  artık bu dönemde  her bilinçli anne babanın gelişim aktiviteleriyle çocuğa destek olduğunu bilir. Yanlış düşünüldüğü gibi bu çaba sadece çocuğun zeka gelişimi için değil, genel ve bütün gelişimi için. Amaç mutlu, huzurlu ve özgüveni yüksek insan yetiştirmek, zeka küpü değil.

  Şu aralar çocuk kitapları ve kitapçılarını araştırıyorum. Ben de çoğu insan gibi bu işin içine girene kadar duymadım tabi bu sektörü ama  çok önemli ve geniş bir sektörmüş. Kitap seçimi konusunda çok dikkatli olmak lazım. Her çocuk kitabı  sanıldığı kadar masum değil.

 Genelde çocuk bir yaşından itibaren ilk kelimesini söyleyebiliyor ve hatta  6 kelimeye kadar söyleyen çocuklar da var. Örneğin 6 kelime söyleyebilen bir çocuk 20 den fazla kelimeyi, söyleyemese de anlayabiliyor.
 Sonraki bir yıl içerisinde yani iki yaşına girene kadar  50-70 arasında kelime kapasitesi oluşuyor ve anladığı kelime sayısı da buna paralel olarak 200 e kadar çıkıyor.
  En az 50 kelimeye sahip olduğu zaman ikili cümleye geçebiliyor. Bu kırılma noktası oluyor ve ondan sonra da çok hızlı ilerliyor.

 Bir diğer açıdan düşünürsek zaten Türk insanı 78.000 kelime kapasiteli dilini, günlük 400 kelime ile konuşuyor. Bu demek oluyor ki bir çocuk iki yaşında günlük ihtiyacı olan kelime sayısının yarısına sahip. Bu onu başarısı mı yoksa az kelimeyle konuşan büyüklerin ayıbımı onu bilemiyorum.

Çocuk dili taklitle öğrenir. Duyduğu sesleri taklit etmeye çalışır arkasından da kelimeleri. Bu nedenle de çocuğun işitsel hafızasına ne kadar çok kelime yükleyebilirseniz, konuşmaya başladıktan sonra kullandığı kelime kapasitesi de bir o kadar fazla olacaktır. Bu yüklemeyi de televizyon yerine kitaplarla yapmak daha güvenli bir seçim. Bunun dışında  birlikte keyifli zaman geçirmek gibi de bir avantajı var.

Bebekler kitaptan, masaldan anlamıyorlar tabi ki, sadece sizin sesinizi dinlemeyi sevdikleri için, sesinizdeki tonlama onlara ilginç geldiği için bazen de kitabın resimleri dikkatini çektiği için dinliyor. Amaç zaten bebeğin masaldan ya da kitaptan ders çıkarması değil onun hafızasına kelime yükleyebilmek.

Eski insanların kelime kapasiteleri gerçekten çok genişmiş. Yaşlıların ezberlerinde bir sürü masal, ninni, şiir, tekerleme varmış. Bu şekilde bilgilerini kültürlerini  çocuklara da aktarırlarmış. Ne yazık ki  artık biz  ne bu kadar kelimeye sahibiz ne de hafızamızda hazır masallar var. Onların doğal olarak hazırladıkları ortamı biz suni olarak oluşturmaya çalışıyoruz. Bu nedenle de masal için kitaplara sarılıyoruz.

Dil gelişiminde bir sürü faktör birbirine bağlı ve gün geçtikçe de farklı dil problemleri ortaya çıkıyor. Çocukların kibar kibar televizyon diliyle konuşmaları her ne kadar anne babaların hoşuna gitse de, bu çok doğru bir şey değil. Çocuk kendi yaşına uygun kelimelerle konuşmuyor ve bu çok önemli bir konu. Konuşma düşünceyle paralel gider. Yaşına uygun konuşmayan çocuğun düşünce yapısı da yaşına uygun olmayabilir. Yaşından büyük düşünen ve konuşan çocuğun sosyolojik gelişiminde problemler oluşur.

Bunun dışında ise çocuklar, yabancı kökenli çizgi filmler sayesinde kendi milliyetine ait olmayan bir dil kültürü alıyor. Zaten dillerin genel kirlenmesinde ve toplumların dillerine yabancılaşmasının temeli bu tür yayınlardan geliyor. Bu sistem aynı şekilde masal kitapları için de geçerli. Her şeyi Türkçeye çevrilse de çoğu zaman masaldaki karakter isimlerinin değiştirilmesine izin verilmiyor. En basit örneği bizim dilimiz yazıldığı gibi okunan bir dil olmasına rağmen yabancı kahramanların isimlerini gördükleri zaman farklı telaffuz ediyorlar. Bütün çocuklar calilou yazısını kayu diye okuyor.

Dil başlı başına bir kültürdür. Bir çocuğun konuşmaya başlaması ise birey olmaya attığı ilk adımdır. Artık duygularını, düşüncelerini, tercihlerini ve isteklerini dilediği gibi ifade edebilecektir. Bununla birlikte de kendini fark edecektir. Dil gelişimi bir çocuğun karakter gelişiminde başroldedir. 

0 yorum:

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger