Sayfalar

5 Kasım 2011 Cumartesi

Ondan Habersiz Sakladım..

      O kadar yorgundum ki kendimi yatağa zor attım. Uyku akan  inatçı gözlerimi kapattım ama kapanmadılar. Bir türlü uykuya dalamadım. Her gözümü kapatışımda, fotoğraftaki kız geldi gözümün önüne nedense.

   2004 Yılıydı. Birkaç günlük ‘Liderlik ve Yöneticilik’ kursu için Ürgüpe gitmiştik. Kurstan sonra da gelmişken biraz dolaşalım dedik. Üzerimde takım elbise, ayağımda Arnavut kaldırım taşları ile senin benim kavgası yaptığımız topuklu ayakkabılarım, omzumda ağır bir çanta, tabiî ki elimde fotoğraf makinem, ara sokaklardan, yokuş yukarı çıkmaya çalışıyorum. Sağ tarafımda, kaldırımın hemen kenarında, kapısı kaldırımın içine yerleşmiş küçük bir mahalle bakkalı.

Sağa sola bakınırken  birden kafamı  kaldırdım, karşımda küçükken büyümüş bir kız çocuğu duruyor. Kocaman gözleriyle biz yabancılara bakıyor. O anda refleks olarak parmaklarım makinenin düğmesine gitti. Sonra birkaç tane daha  fotoğraf çektim.

Ben gülümsedim, o gülümsemedi. İkimiz de konuşmadık. Karşıdaki avlu kapısında, mahalle kadınları yere oturmuş çene yapıyorlardı. Muhtemelen annesi de onlardan biriydi. O da bakkala meyveli buz almaya gelmişti. Şalvarı ve oyalı yemenisiyle kendine, köyüne, yöresine, ailesine hastı. Üzerindeki  elbisesi  onun günlük sokak kıyafetiydi sanırım.

 Üzerinden 7 yıl geçmiş. Bu fotoğrafın üzerine, farklı yerlerde binlerce fotoğraf çektim. Bir sürü  çocuk fotoğrafı da çektim ama yine de benim kahramanım bu fotoğraf oldu her zaman.
 
   Yazılarımı yazdıktan sonra, yazının ruhunu tamamlayacak fotoğraf arıyorum. Bazen kafamda bir fotoğraf oluyor pek uğraşmıyorum, bazen de saatlerce arşivimi tarıyorum. Bazı  zamanlarda da doğru fotoğrafı bulmakta  oldukça zorlanabiliyorum. Kimi fotoğraf tutkunları dikkatli incelediğinde aradaki bağlantıyı kurabiliyor, bazılarına  anlamsız gelebiliyor, kimilerinin ise hiç dikkatini çekmiyor.

   Bu sefer durum ters oldu. Bu fotoğraf, ruhuna uygun bir yazı istedi benden.

Yıllardır ara sıra albümleri karıştırırken,  şak diye karşıma çıkar. Bir süre durur izlerim. Kimi zaman elindeki parayı tutuşuna, bileğindeki boncuklara, gömleğinin kolunun fırfırına bakarım. Bazen hayatını hayal ederim, bazen de  bakışlarında ki anlamı çözmeye çalışırım. Her seferinde de farklı hikayeler tasarlar. Onun için  farklı hayat hayalleri kurarım.

    Çocuk ve yaşlı fotoğrafları özeldir. Çünkü en canlı, en  saf, en anlamlı ve konuşan gözler onlarda vardır. Her zaman gerçek bir şeyler anlatırlar.

     Yaşlıların yüzlerindeki kırışıklıklardır fotoğrafa derinlik katan. Bayılırlar fotoğraf çektirmeye çünkü artık dönüş yolundadırlar ve bu dünyaya kendilerine ait bir parça bırakmak isterler. O fotoğraf, onlara ‘siz gitseniz bile, unutmayacağız sizi’ demektir. Şöyle bir etraflarını düzeltirler, hafif de utangaç ‘ istemiyorum yan cebime koy’ tavrında   ‘ iyi hadi çek bakalım’ derler. Bayılırım onlardaki o ifadeye. En ağırının, sert karakterlisinin  bile fotoğrafı, hafif heyecan kokar.
 Bazıları ise fotoğraf çekildikten sonra ağzının içinde sessizce  ekler ’ ben ölünce bol bol bakarsınız artık’ diye.

      Çocuklar ise cam gibidir karelerde. Ben inanıyorum ki bu işte uzman biri kesinlikle  o bakışlardan  analiz yapıp, o çocuğun gelecekteki karakterini çözebilir. Erkek çocukları genelde yaramaz ve hareketli çıkmak ister fotoğrafta, kızlar ise güzel ve şık. Ne kadar poz vermeye uğraşsalar da, gözlerindeki o çocuk ifade, merak, ışık, şaşkınlık, masumiyet değişmez.

   Fotoğraflardaki yüzler. Profesyonel haberciler bu küçük sırları bildikleri için çoğu önemli ve dikkat çekmek istedikleri haberler de çocuk ve yaşlı fotoğraflarını öne çıkarırlar. Haber unutulsa bile o yüzler, bakışlar asla unutulmaz.

  Belki de harcanan çabanın nedeni giderek azaldığı düşünülen masumiyetin, yeni doğan her çocukla birlikte tazelendiğidir. Hayatın yerinde durmadığını anlatan ise yüzdeki kırışıklıklar dır. Birinin bakışlarındaki ve tenindeki yaşanmışlığı, diğerinin  ışığı, merakı ve enerjisi  dengeliyordur. Kim bilir dünyanın dengesi belki de bu şekilde kuruluyordur.

   Çocukların ve yaşlıların mutsuz olduğu ve fotoğraflarındaki ışığın kaybolduğu bir dünya da kim mutlu olabilir ki?

    Fotoğraftaki kızı tanımıyorum, adını bilmiyorum, hayatımda bir daha görmedim, onu hiç aramadım ama onu çok seviyorum. İsteseydim bulmakta da zorlamazdım ama istemedim onu bulmayı.
   
      Çünkü ondan habersiz, onun bakışlarına  bir dünya sakladım.          

1 yorum:

sek güzeli dedi ki...

bazen bilmemek daha güzeldir =) hayal dünyamızda istediğimizi keser biçer yakıştırırız üzerlerine

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger