Sayfalar

21 Kasım 2011 Pazartesi

Genel Kültür Diploması!!


Kalbimin fırlattığı kelimeleri, dilim raket gibi geri gönderiyor. İçime düşen kelimeler sağa sola çarparken harfleri dağılıyor. Her seferinde başa dönmek zorunda kalıyorum. Bu dilimin asiliği nedendir, anlayamadım. Kıskanıyor, kelimelerimizi paylaşmayalım diyor, diğer taraftan da kafası gözü dağılan harfler, sendeleye sendeleye tekrar kol kola giriyor ve büyük bir inatla biz çıkacağız diyor. İçimdeki bu çekişme nefesimi daraltıyor.

Her dilde bazı mucizevi kelimeler vardır. Bizim dilimizdeki ”kültür” kelimesi de bunlardan biridir. Nereye koyarsan koy oturur, cümleye göre anlam kazanır, önüne arkasına eklenen kelimelerle farklı kılıklara girer, hatta sıkışıp kelime bulunamayan bazı yerlerde kurtarıcı bile olabilir.

Bizim dönemimizde lisede, aldığın derslere göre sayısal ya da sözel guruba giremiyorsan, “Genel Kültür Bölümü’nden mezun” yazardı diplomanda. Bu bir nevi, çok şey bilen ama bir yere ait olmayan bölümün mezununa verilen isimdi.

Bu devirde insanlar birbirlerini kültür seviyelerine göre sınıflandırıyor. Karşıdaki insanın kültür seviyesi hangi referansa göre ölçülüyor, pek bilemiyorum.

Düşünüyorum, kültürlü insan nasıl olunur veya kültürlü insanlar nasıl olur. Çok okuyan mı, her konuda bilgiye sahip olan insan mı (böyle bir şey mümkünse tabii), bir konuda uzmanlaşmış insan mı, muhabbeti tatlı insan mı, çok gezdiği için her şeyden haberi olan insan mı, hangisi?

Geçenlerde bir yazarın röportajını dinlerken, elime kâğıt kalem almak zorunda kaldım. Çünkü anlattıklarına, cümlelerine yetişemedim. Ben bir önceki cümlenin anlamını çözmeye çalışırken, o yeni birini söylüyordu. En sonunda, yazayım da sonra düşüneyim bari dedim. Yirmi dakikalık konuşma içinde bir tane bile anlamsız cümle kurulamayabiliyormuş. İşte benim sözlüğümde kültürlü diye böyle insanlar vasıflandırılıyor.

Bir de olayın diğer yüzü var tabii. Dört-beş saat aralıksız konuşulduğu hâlde bir tane anlamlı cümle çıkmayabiliyor. Bence bu da diğeri kadar büyük bir başarı ve hatta günümüzde bunu başarabilen insan sayısı daha fazla.

Alınan bilgi, ilk olarak beynin merkezine, yirmi saniyelik bölüme geçiyor, sonra geçmişten bir bağlantı kurulabilirse bilgi bağlanıyor ve sabit hafızaya geçiyor, son aşamada ise beynin dış çeperine kaydediliyormuş. Çok zeki ve bilgili insanların beyin çevresindeki yüzey alanı geniş olurmuş, bunun için de kıvrımları daha fazla olurmuş. Beynini çok fazla kullanmayan insanlarınki ise dümdüz bir daire şeklinde olurmuş.

Bilginin ve öğrenmenin sınırı yok. Birden fazla konuda uzmanlaşmak ise nadir ve çok özel insanların ömre sığdırabildikleri bir şey.

Geriye kalan insanların ise cümlelerini doldurabilmesinin en pratik yolu bir konuda uzmanlaşıp, yan dallar hakkında genel bilgiye sahip olmak. Her ne kadar günümüzde ıvır zıvır her konuda, özellikle de güncel konularda biraz bilgisi olan insan, kültürlü sayılsa da bu geçerli değil. Tabii ki bu insanların da kültürlü sayıldığı saygıdeğer (!) ortamlar var, ama benim anlatmaya çalıştığım kültür bu değil.


Kültür denilen kavram, toplumda anlaşılabilme oranının yüksek olduğu konularda daha çok geçerlidir. Televizyonda kültür ve sanat haberleri denilince kitap, resim, sinema ve tiyatrodan bahsedilir. Sinema, tiyatro ve resim sanat kategorisine girdiğine göre, kültür kısmına da kitap kalıyor.


Ülkemizde meslekler, sayısal, sözel ve genel kültür diye üçe ayrılıyor. Sözel ve genel kültür kategorisindeki mesleklere sahip insanlar, ister istemez sosyal yaşamla biraz daha iç içe olabiliyorlar. Diğer insanların özel olarak zaman ayırdıkları birçok faaliyeti meslekleri dahilinde yapabiliyorlar.

Sayısal bölümdekiler ise üniversite hayatından başlayarak biraz daha asosyaldir. Çalışma hayatında çoğunlukla herkesin anlayamayacağı işler yapar, çok yoğun çalıştıkları için de zaman problemi yaşarlar. Özel bir çaba sarf ederek kültürel faaliyetlere zaman ayırmazlarsa, bu konularda kolaylıkla dışarıda kalabilirler.

Hayat şartları, yoğun iş tempoları, toplumsal şartlanmalar, zaman içinde insanların hayattan zevk almalarını engelliyor. Hayatlarını monotonlaştırıyor. İnsanların konuşmaya ve paylaşmaya ihtiyacı var.

İşte kültür denilen kristal kavrama bakıldığında, bu kristalin sadece bir köşesinden yansıyan, insanların hayattan zevk almak için genel konularda paylaştıkları bilgi birikimidir. 

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Allahım etrafımda ne kadar tepsi beyinli insan varmış diye düşündüm. Yumurta gibi dümdüz , pürüzsüz beyinlerden ve daha da vahim olanı düzlüğünün farkında olmayan beyinlerden kurtar biziiiii!!

sek güzeli dedi ki...

haklısın hemde çok haklısın, özellikle sayısal bölümler kısmına katılıyorum bende biyoloji öğrencisiyim, içinde bulunduğumuz bölümün dünyası öylesine geniş ki o sulardan o sulara dalıyoruz ama aramızda bu dünyadan çıkıp başka dünyaların keşfedilecek başka suların farkında olmayanlar var, tiyatro nedir kitap nedir edebiyat nedir damak kültürü nedir bir haberler bahaneler hep hazır 'bizim bölüm zaten biza yetiyor başımızı kaldıracak halimiz mi var '

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger