Sayfalar

24 Kasım 2011 Perşembe

Bebeği Kıskandı!!

  Bir kadın ve bir erkek çok düşündükten sonra, bir çocuk yapmaya karar verdiler.  Malum hayat pahalı ve  hadi deyince karar verilmiyor çocuk yapmaya. Bir miktar birikim yapmak gerekiyor, en azından bir süre geleceğini garantilemek gerekiyordu. İkisi iki taraftan çalıştılar çabaladılar ve sonunda  bir miktar parayı denkleştirdiler. Hayatlarında çocukları için bir bölüm düzenlediler, kendilerine çeki düzen verdiler, bu kararlarını sevdikleriyle paylaştılar.

  Doğan çocuklarına 'Evlilik' adını verdiler.

  Kadın ve erkek birbirlerini çok seviyorlardı ve bu sevgiden doğan ‘evlilikleri’ ise onlar için çok heyecan vericiydi. İlk başlarda acemiydiler, telaşlandılar, ikisi de ne yapacaklarını, nasıl davranmaları gerektiğini bilemiyorlardı ama bir o kadar da mutluydular. Etraflarındaki deneyimli insanlar devamlı tavsiyelerde bulunuyorlardı. ‘Bu iş çok zor, dikkatli olun, özellikle 0-3 yaş dönemi çok önemli, yalnız baş edemezsiniz, birbirinize yardımcı olmalısınız, (kadına ve erkeğe)  sen böyle davranmalısın, sen de bunlara dikkat etmelisin, bizimki şöyle oldu , böyle oldu…’ gibi tavsiyeler ikisinin de kafasını çok karıştırıyordu başlarda ama sonradan içlerinden gelen sesi ve birbirlerini dinlemeye karar verdiler.

    İlk zamanları çok mutlu ve  eğlenceli geçiyordu. Gerçi aynı evde yaşamak biraz farklı geliyordu onlar için ama zamanla  alıştılar ve birbirlerine uyum sağlamayı başardılar.

‘Evliliğin’, evde en sevdiği köşelerden birisi televizyonun karşısındaki koltuktu.  Kadın sıcak çikolata yapıyor, mısır patlatıyor ve hep birlikte film izliyorlardı.

       Akşamları erkek eve koşarak geliyordu, elinde mutlaka bir iki poşet oluyordu. Ara sıra da bir buket çiçek. Kadın onu heyecanla karşılıyor ve sıkı sıkı sarılıyorlardı. ‘Evlilik’  uzaktan izlediği bu sahneye bayılıyordu, bu mutluluktan besleniyordu, bir nevi.

  Zaman hızlı geçiyor ve 'Evlilikleri' de  büyüyordu. Artık herkes yeni hayata alışmıştı. Kadın ve erkek ‘Evlilikleri’ büyüdükçe, kendi kendine bakabileceğini düşünüp, zamanla kendi hayatlarına konsantre olmaya başladılar. Arada da neler olup bittiğini kendilerince kontrol ediyorlardı ama yanıldılar. Evlilik devamlı ilgi bekleyen bir çocuktu ve hayatları boyunca da böyle kalacaktı.

   Bir dönem ikisi de kendi işlerine o kadar daldılar ve çocuklarını o kadar ihmal ettiler ki sonunda ‘Evlilik’ hastalandı. Neşesini yitirdi, keyifsizleşti, sevdiği şeyler ona eğlenceli gelmemeye başladı, bazı sabahlar ev onun gerginliği ile güne başlıyordu. Kadın ve erkek neler  olup bittiğini anlamadan, birbirlerini suçlamaya başladılar. ‘Senin yüzünden’ cümlesi çok dolaşmaya başladı evin içinde. Herkes birbirine düşman olmuştu. En ufak şeylerden büyük kavgalar çıkıyor, kapılar çarpılıyordu. Onlar böyle yaptıkça Evlilik daha çok fenalaşıyordu, kendi dertlerinden ve birbirlerini suçlamaktan onu daha çok  ihmal ediyorlardı. Biraz daha böyle giderse çocuklarını kaybedeceklerdi.

     Sonunda baktılar ki böyle bir yere varılamıyor, oturdular sakin sakin konuştular.Eski günleri düşündüler. Kadın gitti, fotoğraf albümlerini getirdi. Birlikte teker teker eski fotoğraflarına baktılar, mutlu oldukları günleri, çocuklarının ilk zamanlarını ve birbirlerini ne kadar sevdiklerini hatırladılar. Birbirlerini ne kadar çok ihmal ettiklerini fark ettiler.

En önemlisi çocuklarının her zaman onlara ihtiyacı olduğunu, ikisinden de  ayrı ayrı ilgi beklediğini, kimsenin sorumluluklarını diğerine yıkmaması gerektiğini ve birbirlerinin çok özlediklerini fark ettiler.  

  Bir süre baş başa zaman geçirdiler, sadece çocuklarına konsantre oldular. Bütün bunların sonucunda  Evlilikleri yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Tabi ağır bir hastalık geçirdiği için, birden bire iyileşemedi ve onları çok uğraştırdı ama sonunda  kendine geldi. O keyifli eğlenceli günlere geri döndüler.

   Bir süre sonra da çok güzel bir bebekleri oldu. Kadın ve erkek bu sefer de bebeğe yoğunlaşmaya başladılar. Evliliğin yine canı sıkıldı, biraz da kıskandı. Yine herkes kendi derdine düşmüştü. Kadın akşama kadar sadece bebekle uğraşıyordu, erkek ise kapıdan girer girmez soluğu beşiğin yanında alıyordu. Bu sefer, durum daha farklı olduğu için sakindi. Geçici bir dönem olduğunu biliyordu.

‘Neyse’ dedi Evlilik: ‘Önemli değil, beklerim, eninde sonunda nasıl olsa bana ihtiyaçları var. Bu evde ben kalıcıyım, o gidici.’

   Nitekim de öyle de oldu Aradan yıllar geçti, diğer bebekler büyüdü, hepsi teker teker kendi hayatlarına gitti. Kadın - erkek ve çocukları kaldı baş başa. Evlilik keyifliydi.

    Bu sefer  evde en sevdiği köşe; camın önündeki iki tekli koltuk ve ortada ki sehpanın olduğu köşeydi. Kadın gitti iki tane kahve yaptı geldi…..


Not: Yukarıdaki hikayenin belirli şahıs  ve olaylarla ilgisi yoktur ( bu biz oluyoruz), tamamen sosyolojik araştırmalardan yararlanılarak kaleme alınmıştır( Yani bütün evliliklerle ilgisi var..)



4 yorum:

Adsız dedi ki...

Karşılıklı iki kanepede oturup , torununa süveter örmek için ; biri koluna ipi geçirmiş diğeri de yumak saran bir yaşlı çift geldi aklıma:)

hülya dedi ki...

Camin onundeki berjer koltuk ve sehpaya olan duskunlugunu bilirim...

HAKAYDE dedi ki...

Neslicim senin anlattığın fotoğrafta süper oldu fakat artık isminle yorum yapsan çok iyi olacak:) Normalde adsız yorumların yayınlamıyorum ama kardeşim olduğun için torpillisin:)

Hülya abla senin bu hafızan gerçekten takdire şayan. Nasıl hatırladın hala şaşkınlık içerisindeyim ama çok teşekkür ederim. Gerçekten çok severim...

sek güzeli dedi ki...

bayılllldımmmmm =) kalemine sağlık

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger