Sayfalar

14 Aralık 2011 Çarşamba

Kıvrımlarda Asılı Yüzyıl...

Uçaklara özel dergiler olur. Ben Azerbaycan uçağındaki dergiye bayılırım. Değişik ülkelerden haberler, Azerice, Rusça ve İngilizce olmak üzere üç dilde yayımlanır.
Hatta yoğun bir şekilde Rusça çalıştığım dönemlerde, mecburi pratik oluyordu benim için.
Zaman hızlı geçsin diye önce Rusçasını okuyordum, çözemediğim yerde Azericesine bakıyordum. Azericesinin de tamamını anladığımı söyleyemem ama kendi kendime çok eğleniyordum.
  
Bu seferki derginin kapağında, çok eskilerden kalan, değişik işlemeli anahtarların fotoğrafları vardı. Uzun bir süre o sayfada takılıp kaldım. Anahtarların her kıvrımında ayrı bir yüzyıl asılıydı sanki. Gözlerimle teker teker kıvrımları takip ederken, bu gösterişli anahtarların eşleştiği kilitleri, kilitlerin takılı olduğu işlemeli,  muhteşem dev kapıları, bu kapıların açıldığı malikâneleri hayal ettim. Beynim o malikânelerde yaşayan insanlara ulaştı.
 
Kapılar, tokmaklar, kilitler ve anahtarlar bana çok şey ifade eden nesnelerden. Tarihi binaların bulunduğu yerleşim yerlerini dolaştığım zaman uzun süre kapılara ve aksesuarlarına hayran hayran bakıyorum. Bu kadar detay, bu kadar emek ve özen önünde saygıyla eğilesim geliyor.

Kapılar, kapı tokmakları eski zamanlarda bir nevi statü göstergesiymiş. Ne kadar büyük, gösterişli ve pahalı olursa ev sahibi o kadar varlıklı, seçkin demekmiş.

Şimdi de hiç tanımadığınız bir insanın evine gittiğiniz zaman, kapının açılmasını beklerken ilk yaptığınız şey, kapıyı ve etrafındakileri inceleyerek, içeride yaşayanlar hakkında fikir yürütmektir. Demek ki insanlardaki bu huy değişmemiş, sadece kapılar değişmiş.

Eskiden kapılarda iki tokmak bulunurmuş, biri kadınlar, diğeri erkekler için. Seslerinden ayırt edilirmiş. Biri geldiğinde hangi tokmağı çalarsa evde de o cinsiyetten biri bakarmış kapıya. Ben bunları hatırlamıyorum tabii ki ama makaralı kapı otomatiklerini hatırlıyorum. Hâlâ da bazı yerlerde kullanılır. Özellikle bahçe kapısı çaldığı zaman balkona çıkar bir bakarsın, sonra ipi çektin mi kapı açılır. Bir de kapıların arkasına çan koyulurdu, şimdinin küçük marketlerindeki gibi. Kapı açıksa birisi içeri girerken duyulsun diye. Hele mandallı kapılar, küçük çocuklar için büyüme ve güç göstergesiydi. Eğer eli yetişiyor ve mandalı kaldırmaya gücü yetiyorsa o artık büyümüş hissederdi kendini.

Küçükken müzelerde işlemeli anahtarları gördüğümde hep hayal ederdim.
Kadın çat kapı komşuya gidecek. Çantasını koluna takmış, bir eliyle iki kulaklı dev kapıyı çekiyor, diğer elinde de işlemeli kocaman bir anahtar, şakır şukur kapıyı kilitliyor, ama anahtar o kadar büyük ve ağır ki çantasına sığmıyor. Bu kare çok güldürürdü beni.

Büyüyünce anladım ki o evlerde kapı kilitlenmiyormuş. Evde o kadar kalabalık yaşıyorlarmış ki ev kapısı kilitlenecek kadar boş kalmıyormuş. Hatta bir evin kapısının kilitlenmesi toplumda çok kötü bir şey olarak algılanırmış.  

Uçak iniyor ve ben gözlerimi açıyorum, bu zamandayım. Artık oymalı kendine münhasır anahtarların yerini şifreli kartlar, makaralı kapı açıcıların yerini, kameralı otomatikler, özel kapı halkalarının yerini döküm tokmaklar, işlemeli ahşap kapıların yerini ise giderek kalınlığı artan çelik kapılar alıyor. Bir evin girişinde bulunan ve içeride yaşayan insanların karakterlerini anlatan nesneler artık standartlaşıyor. Tıpkı insanlar gibi.

Biz farkında olmadan hayatımızdan kayıp giden o kadar önemli kavramlar var ki. Çok küçük ve basit görünen, ama aslında altında hazinelerin yattığı nesneler, kavramlar, sanatlar… Yaşamın kaynağı değişim ve gelişim. Bu doğru, peki bu değişimin, temeldeki değerleri koruma altına alarak sürmesi gerekmiyor mu?

Her şeyin standartlaştığı, hayata saygının yitirildiği, ayrıntılara özenin kaybedildiği bir değişim nasıl gelişime dönüşebilir ki?

2 yorum:

sek güzeli dedi ki...

sevgili Deyyan blogerlığının varlığından bugün haberim oldu Rana ile okulda otururken böyle bir şeyin muhabeti geçti, kitaplara bloglara bilumum yazılara olan aşkım bağlılığım beni hemen buraya çekti, eve heycanla geldim hemen bilgisayarımı açıp blogunu açtım,serüvenlerine dahil olmaktan daha şimdiden çok mutluyum =) burdan başladım bakalım nelere gülücem neler öğrenicem nelere hüzünlenicem nelere hak vericem neler dank edicek kafama =) heycan dorukta =)=)

HAKAYDE dedi ki...

Merhaba, sıcak ve samimi mesajınız için çok teşekkür ederiz.
Hoş geldiniz:)

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger