Sayfalar

16 Aralık 2011 Cuma

Çemberini Kıran Kadınlar


Spor benim hayatıma çok geç giren, ama sağlam dostlarımdan biridir. Evlenmeden önce yoğun iş ve sosyal yaşam içinde çok bunalıyordum. Spor benim için bir nevi sakinleşme ve stres atma yöntemi oluyordu. Eğer insanın spor yapma alışkanlığı yoksa bir yaştan sonra ancak salon sporları yapabiliyor. Bu nedenle de bugüne kadar birçok farklı salonda ve farklı insanlarla birlikte çalıştım. Yılların gözlemiyle de bu konuda anlatacak çok hikâye birikti.

Şöyle salonun bir kenarına çekilip o kadınları izlerken öğrenebileceğiniz o kadar çok şey var ki… Kadına baktığınız pencereyi sporla boyadığınız zaman, ortaya çok farklı tablolar çıkıyor.

İlk olarak cebinden biraz para, hayatından biraz zaman ayırarak, içindeki “Boş ver, gidip de ne yapacaksın” diyen sesi aşıp salona gelen kadın, her zaman bir madalyayı hak ediyor demektir. Sanmayın ki bu herkesin yapabileceği bir şey. Zaman ve para konusunda sorun çıkmasa da kişisel atalet konusunda çoğu zaman şeytan galiptir.

Belirli kadın profilleri vardır: Eğitimli, disiplinli, hayat standardı yüksek, bilinçli kadın kolaylıkla spor yapabilir. Hatta birçoğunun geçmişinden gelen bir spor altyapısı vardır.
Bu kadınlar her zaman fit, bakımlı, sağlıklı, kontrollüdürler. Beş karış suratla, kafasında belirlediği kaloriyi yakacak miktarda sporunu yapar, saunasına girer, duşunu alır, çıkar gider. Ayakkabılar, eşofmanlar, çoraplar kesinlikle takımdır ve kaliteli bir spor markasınındır.  Hepsinden birkaç çeşit takımı vardır. Özel ve pahalı spor çantalarıyla gelir giderler.

Bir diğeri de ortalama kadın profilidir. Bunlar da her şeyi bilirler ama kimi zaman dikkat eder, kimi zaman da kafalarına göre takılırlar.  Her zaman fazla kiloları vardır. Kalori hesabı yerine gram hesabı yaparlar. Zayıflamak için, spora destek olabilecek diyetler yerine, zayıflama ilaçları peşinde koşarlar. Günden çıkar spora gelir, oradan da koşa koşa eve gider, yemek yapar, acıktım diyerek oturur bir de akşam yemeği yerler. Bunların bir kısmı, spora para verip gelince kendi kendilerine zayıflayacaklarına inanırlar.  Sağlıklı beslenmeyi pek bilmezler. Birkaç gün aç kalınca ve haftada üç gün spora gidince sihirli değnek değmiş gibi fit olmak isterler. Sabırları uzun vadede diyet ve düzenli sporla zayıflamaya yetmediği için hep programlarını yarıda bırakırlar ve gittikleri gezmelerde de sarmaları lüp lüp atarken “Ben de gittim spor salonuna ama bir işe yaramadı, hoca çok kötüydü” derler. Spor salonları sırf bu kadınların kötü reklamını önlemek için ne derlerse yaparlar, ama nafile…

Bakü’ye ilk gittiğimiz zaman evimizin bir spor merkezine yakın olmasına özellikle dikkat ettik. Gittikten iki gün sonra kaydoldum salona. Hoca beni görünce şaşırdı. Nedenini sorduğumda da “Buraya pek Türk kadın gelmez de onun için şaşırdım biraz” dedi. Gerçekten de 3 yıl içinde toplam bir iki tane Türk kadın gördüm, onlar da düzenli devam etmediler zaten. “Türkler spor yapmayı sevmez” dedi hoca. Utandım, bir şey diyemedim.

Zaman içerisinde gördüm ki gelen Azeri ve Rus kadınların yaşları 15’le 60 arasında değişiyor. Çoğu kilo vermekten ziyade kilolarını korumak için spor yapıyorlar. Gençlerin sayısı da hiç az değil, özellikle üniversite öğrencilerinin. Bize göre toplumda spor kültürü seviyesi daha yüksek.

Aradan geçen bunca zamandan sonra, Türkiye’ye gelmişken buradaki spor salonunun kapısını bir aralayayım dedim. Manzaraya bayıldım.  Bir salon dolusu kadın, ama ne asortiklerden ne de ortalamalardan. Bunlar farklı. Altında maksi eteği içinde eşofmanı, kafasında yemenisi, üzerinde ev kıyafeti, ayağında çorabı veya kızının-oğlunun spor ayakkabısı olan bir sürü ev kadını. Buraya vermek için paralarına kıymışlar (belki de bir şeylerden artırıp biriktirmişler), çoluğu çocuğu evde bırakmışlar, koştur koştur spora gelmişler. Plates topları, step tahtaları arasında cebelleşiyorlar. Amaçları sadece kilo vermek. Sağlık için spor onlar için biraz lüks. Spor hocası muhtemelen şimdiye kadar hayatlarındaki birkaç hocadan birisi. “Hocam hocam, kahve içsem bir şey olur mu?” diye peşinde geziyorlar. Kimi toptan düşüyor, kimi olduğu yere yığılıyor ama şamata gırgır, çok eğleniyorlar. Hiç öyle ayakkabıydı, kıyafetti, aman terlemişim gibi dertleri yok.

Hep başkaları için yaşadıkları hayatta, etraflarındaki tüm negatif insanların laflarını hiçe saymış, gelmişler. Bütün enerjilerini toplayıp step tahtasının üzerinde zıplayarak kendi hayatlarından zaman çalıyorlar, kilo bahane. Kendileri ama sadece kendileri için spor yapıyorlar. İşte bunlar çemberini kıran kadınlardan.

Onları görmek beni çok mutlu etti, gülümsedim. Bakü’deki Türk kadınları yapmıyor olabilir, ama Türk kadını spor yapar.




4 yorum:

hülya dedi ki...

Bence Baku deki Bazi kadinlar sporlarini evde yaptiklari icin gorunmuyor olabilirlermi Deyyancim...

HAKAYDE dedi ki...

Doğru diyorsun Hülya ablacım ben bu ayrıntıyı atlamışım:)Evde disiplinli bir şekilde spor yapan kadınların sayısı inan çok az. Genelde yürüme bandınnı elbise askısı olarak kullanıyorlar. Tabi özel insanları tenzih ederim:)

hülya dedi ki...

:) :)

sek güzeli dedi ki...

okurken gülmedim değil hani =) bedensel sağlığını geçtim ruhuma verdiği sağlığı hiç bir şeye değişmem =) hele ki güzel bir günde mp3 eşliğinde kendini dışarı atıp 2 3 saat yürümüşsen =)

Yorum Gönder

Siteden yapılan alıntılar tek koşul altında izin kapsamındadır: Alıntı yapılmadan önce izin alınmalı,alıntı yapıldıktan sonra, sitenin adresi görünür ve okunur tarzda yazılmalıdır. İzinsiz ve kaynak belirtilmeden yapılan alıntılar, özellikle de yazıların başka isimler altında yazılmış gibi gösterilmesi,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
 
Powered by Blogger