Cevizli Ekmek Tadında Sohbetler...
Küçükken en sevdiğim şeylerden birisi tüplü çikolatalardı. Bitmesin diye yavaş yavaş yemeye çalışırdım. İki üç lokmada bir kapağını kapatır. Damağımda çikolatayı iyice yayar ağzımda bekletirdim O tada doymadan yutmazdım o lokmayı.
Ondan Habersiz Sakladım..
O kadar yorgundum ki kendimi yatağa zor attım. Uyku akan inatçı gözlerimi kapattım ama kapanmadılar. Bir türlü uykuya dalamadım. Her gözümü kapatışımda, fotoğraftaki kız geldi gözümün önüne nedense.
Mürekkebin Teslimiyeti...
Kalem, sevgilisi mürekkep ve onların eşsiz uyumundan ortaya çıkan çocukları yazı. Yazının yaşadığı mekân ise kağıt. Birçok eser vardır kalemin ağzından, kendi hayat hikâyesini anlatan. Kamışın sazlıktan nasıl toplandığıyla başlar, nerelerde (İnek pisliğinde) pişerek sertleştiğini, ucunun nasıl düzeltilip VAHŞİ ve ÜNSİ’nin nasıl ayrıldığını anlatır.
Kokulu Kelimeler...
Bazı kelimeler vardır, arkasından diğerlerini de sürükler getirirler. Hepsi birleştiğinde ise kelimeler yok olur, yerlerine güzel bir resim gelir. Fonda hafif bir ses, burnunuzda ise kelimelerin kokusu kalır. Saniye de zaman içerisinde bir yolculuk yapar ve hayatınızda geçmişe, o kokunun karesine gidebilirsiniz.
Kayranın Yeşil Masalı Başlıyor....
Hayata parantez açtık, araya onbeş günlük süper bir tatil sığdırdık. Aslında sığdırmakta biraz zorlandıkta. Manzaraların içerisinden ip gibi geçen yollara tutunduk, kendimizi farklı hayatların ortasında bulduk. Hiçbir yerde uzun süre kalamadık ama kısacık zamanlara da çok fotoğraf kaydettik. Onbeş gün de dört mevsimi birden yaşadık. Kara dokunduk, yeşili gördük, altın sarısı yaprakların dökülüşünü izledik, saatlerce yağmur sesini dinledik
Karlı Aygır Gölü..
İnsanı yaşatan, hayatı kadar, hayalleridir de. Her ne kadar perdenin bu tarafında görülen, yaşanılan, dokunulan bir hayat varsa diğer tarafında ise bunu tamamlayan hayal gölgeleri vardır. İnsan, ayakta durabilmek için; bir eliyle hayata tutunuyorsa, diğer eliyle de hayallerine tutunmak zorundadır. Herhangi birinden elini çektiği anda tepetaklak olur.
Dağlarda Otel Arıyoruz...
Tam aksi gibi görünse de, bazen özgür olmak, kendini teslim edebilmekten geçiyor aslında. Biz kendimizi yollara teslim etmeyi seviyoruz. Plansız, zamansız, telaşsız, bağımsız, kapıya çıkıp, bir sağa - bir sola bakıp sonra da canımızın istediği yöne, yol bitene kadar gidebilmek çok büyük bir zevk
Oksijen Yatağına Attım...
Oğlumu taze ağaç yapraklarıyla doldurulmuş, oksijen yatağına attım. Yatağını, deniz dalgalarından yaptığım beşiğine yerleştirdim. Kenarına, yaprakların hışırtısıyla, dalgaların sesinden, dönence iliştirdim. Uyku meleklerine teslim edip, rüyalara gönderdim… Başına oturdum, huzurun resmini izledim.
Herkes Çörek Ağacının Derdinde!!
Çok merak ediyorum; çok fazla sayıda insan klasik şeyler yapmasına rağmen, birileri nasıl aradan sıyrılabiliyor. Başarılı insanlara sorduğunuzda, sabır, azim, çalışmak gibi klasik laflar ederler ama hepsinin, hayatında bir yerde, bir kırılma noktası vardır.
Allahtan Paris küçük yer!
En büyük hayalim yurtdışına gitmekti. Hep hayal ediyordum ama nasıl olacağını bilemiyordum. (Gerçi fallar da hep çıkıyordu ama çin de yaşayacaksın diyorlardı. Kahve falında da çin nasıl anlaşılırsa?)
Solomon adasının ağaçları mı yoksa bizim çocuklar mı daha güçlü?
Solomon adasındaki yerlilerin farklı bir ağaç kesme şekilleri varmış.(tabiî ki filmden öğrendim) Güçlerinin yetmediği ağaçların etrafını sarıp hep bir ağızdan kötü sözler söylüyorlarmış ve birkaç gün sonra ağaçlar kurumaya başlıyormuş. Sonrada kendiliğinden devriliyorlarmış.
Sana alalım ama ikimiz oynayalım olur mu?
Çocuk doktoruna gittik,bekleme salonuna park yapmışlar.masalı elektronik oyuncaklar,heryerde düğmeler var . Dönenler, yananlar,kayanlar ohoo insan deli oluyor.Hepsine basasım geldi kayra kucağımda bak kayra derken kendim o bahaneyle hepsine bastım.
Kör dövüşü
İnsanoğlunun sahip olduğu çok büyük bir problem var. Beyni, kendi yapısını çözemiyor. Yani insan beyni, insan beyninin yapısını hala çözemiyor. Bence bu tavuk – yumurtada dan daha büyük bir paradoks.
Melekleri yolcu ettik...
Baktım babam geldi, izin almış komutanından. Baktı bana, hayretle, elleri titredi beni ilk defa tutarken. O anda annem – babam – ben, oda da bir sıcaklık oldu, baktım beni getiren melekler gidiyorlar. Beni emin ellere teslim ettiler. Gözlerimi araladım, gülümsedim onlara.
Salonun Ortasında ki Ev
Oğluşki hazır gıdaya geçti. Yani hayatımda, oğlumdan ilk ‘Artık bana yetmiyorsun’ cümlesini duymuş oldum. İştahla yediği, her elma püresinde bu gerçeği suratıma bir kere daha çarpıyor sanki.
Camın Bu Tarafındakiler ve Diğerleri...
Dünyayı ortadan ikiye ayıran koskocaman bir cam var. İnsanlar ikiye ayrılıyor camın bir tarafında yaşayanlar ve diğerleri. Tek yönlü bir geçiş var diğer tarafa. Geri dönüş yok. Her insan hayatının bir döneminde de geçmek zorunda diğer tarafa, geçmeye gücü yetmeyen silinir defterden.
Babaların 0-3 Bebekleri
Bebekler babalarında , annelerinin sevmediği rahatlığı ve endişesizliği seviyorlar. Onlarla oynamayı seviyorlar çünkü anne gibi endişelenmeden gerçekten eğlenerek oynuyorlar.
Silgili Kalemim
Yıllardır uyku problemim vardır. Geceleri yaşarım, gündüzleri de yaşamak zorunda olduğum için, az uyurum. Uykuyu sevmediğim için değil, tabiî ki severim ama nedense, gece uykularına karşı biraz alerjim var. Karanlığı seviyorum. Bütün tasvirlerde beyazın üzerine yazı yazılır, resim çizilir, yeni başlangıçlar yapılır. Bende tam tersi....