Hakanın yapbozu (1500 parça) |
Bir gün kuzenime kayranın kuklalarından bahsederken bana seninde bir kuklan vardı hatırlıyor musun dedi. O söyleyince şöyle gözümün önünden hızlı bir resim geçti ama hatırlayamadım. Nasıldı dedim. Bilmiyorum ama palyaçoydu sanırım dedi. Hatta gece gündüz onunla dolaşırdın, çok severdin, nasıl hatırlamazsın dedi. İçim cız etti. Oyuncaklarımın çoğunu hatırlamıyorum ama palyaço kuklamı nasıl unuturdum kesin ona hayalimde bir karakter çizmiş, canlandırmıştım ve şimdi unutarak, ona ihanet etmiş oldum. Nerede onu da bilmiyorum. Derinlerde bende bir palyaço sevgisi vardır, demek ki oradan geliyormuş hiç fark etmemiştim.
Kuklalar ne kadar özel oyuncaklar. Hayal gücünü bundan daha güzel geliştirebilecek bir şey olabilir mi acaba. Çocukların kendilerine ait kurdukları dünyada bence toplumu oluşturabilirler. Bizim de ‘Kayranın Çiftliği’ kuklamız var, birde Aylin ablasının çok uzaklardan gönderdiği inek kuklamız var. Onlarla kurduğumuz hayallerimiz var. Tabi kukla sanatı o kadar kolay bir şey değil. Onu canlandırmak için sizin de geniş bir uydurma kabiliyetiniz olması gerekiyor. Ses tonunuz ne kadar kötü olursa olsun değiştirebilmeniz gerekiyor. Kayranın bakışlarından daha bir şeyler çözemiyorum ama onunla ilgili şöyle bir kriterim var; ağlamadığı ya da surat asmadığı her şeyi, sevme ihtimali yüksek. Bu yemek için de , insanlar içinde , oyunlar içinde ve birçok konu için geçerli bir kriter. Bence kuklaların şansı da yüksek.
Kayradan önce eşimin yiyenlerine hediye olarak Hacivat - Karagöz kukla paketi almıştık. Kutuyu açıyorsunuz; sahnesi , birçok karakter kuklası , çocuklara yönelik hazırlanmış yazılı diyaloglar,maskeler var. ( çevre bilinci, müzik gibi konularda çok eğitici diyaloglardı) . Akşam ışıkları kapattılar, masa lambasını açtılar, gölgeleme işlemi hazırlandı, seyirciler yerini aldı ve sahne alındı. O zaman, inanılmaz hoşuma gitmişti ve çocuklardaki yeteneği ortaya çıkarmak, öz güveni artırmak için bundan iyi bir araç olamaz, diye düşünmüştüm. Şimdi aynı setin en büyüğünü Kayraya almak istiyorum. Gerçi o dev kutuyu Baküye nasıl getiririz bilmiyorum ama bir yolunu kesin bulurum. Birde palyaço kuklama kendimi affettirmek için kesin bir tane almam lazım.
Bu arada iki aya kadar yapbozlara başlıyoruz, yaşasın. Benim üniversite de ve sonrasında en sevdiğim şeydi puzzle yapmak. Her zaman yarım bir yapbozum ve bittiği zaman hangisini alacağım belliydi. Hep hayal ederdim; umarım evlendiğim zaman, eşim de bundan zevk alır ve beraber yaparız diye. Dileklerim kabul olmuş. Hakanların evine ilk gittiğimde, her oda da ayrı bir puzzle tablo vardı. Hatta o da benim gibi hayal edermiş ve bir tane yapboz almış bunu evlendiğimde eşimle yaparım belki demiş ve saklamış. Bakü ye gelmek için valiz hazırlanıyor. Anneler havlu, nevresim basmaya çalışıyor, biz de yapbozu tıkıştırmaya. Onlar kızıyor çıkarıyor, biz koyuyoruz. Havlu gitmese de olur ama bunun gitmesi lazım. Kavga gürültü getirdik. Tam beş ayda yapıldı. Benim o zamana kadar ki en zor yapbozum, annemin aldığı ilk yapbozdu. Bir insanın iç organları, hem de en ince damarlarına kadardı. Sonrasında da bu yaptığımız işte.(Akıllı eşim demek ki zor olduğu için saklamış diye de düşünmedim değil. Sandığım kadar rom antik olmama ihtimali de var yani). Kayranın oyuncakları konusunda herhalde tek hemfikir olduğumuz nokta puzzle.
Ben kendimle ilgili birçok konuda, bunun olumlu etkisi olduğuna inanıyorum. Parçadan bütüne gidebilmek, özellikle sabır, bir şeyin ayrıntısından tamamını hayal edebilmek, bütündeki renk geçişlerini görebilmek, sabırla yavaş yavaş yaptığınız bir şeyin tamamlandığındaki başarma duygusu. Bir çocuk için bu inanılmaz bir motivasyon nedeni. Ben başardım duygusunu hissettirmek. Bana kalsa bu konu da sayfalarca yazabilirim çünkü bizim hayatımız da önemli bir oyuncak.
Bizim küçüklüğümüz de TV de, Pazar günleri origami programı vardı. Birileri yapardı biz de arkasından aynısını yapardık. Elişi kağıdından yapılmış bir sürü parçam vardı.
Çocuklarda ince motor becerisi denilen bir kavram vardır. İnsanlar öğretmen değilse bu kavramlarla Anne baba olunca tanışır. O zamana kadar çok basit görünen, sanki doğuştan biliniyormuş sanılan, herkesin kolaylıkla yaptığı düşünülen bazı hareketler, aslında çocukların büyük çabaları sonucunda elde ettikleri kabiliyetlerdir. Hatta bazen normalden geç veya erken kazanılabilir. Mesela kağıt kesmek ve yırtmak, çatal kaşık tutmak, kalem tutmak vs gibi basit şeyler o kadar da basit değildir. Bir çocuğun en az 5-6 yaşlarında ayakkabısını bağlayabildiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. İşte bu becerileri geliştirmek için bir sürü yöntem vardır.
Çocuklarda ince motor becerisi denilen bir kavram vardır. İnsanlar öğretmen değilse bu kavramlarla Anne baba olunca tanışır. O zamana kadar çok basit görünen, sanki doğuştan biliniyormuş sanılan, herkesin kolaylıkla yaptığı düşünülen bazı hareketler, aslında çocukların büyük çabaları sonucunda elde ettikleri kabiliyetlerdir. Hatta bazen normalden geç veya erken kazanılabilir. Mesela kağıt kesmek ve yırtmak, çatal kaşık tutmak, kalem tutmak vs gibi basit şeyler o kadar da basit değildir. Bir çocuğun en az 5-6 yaşlarında ayakkabısını bağlayabildiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. İşte bu becerileri geliştirmek için bir sürü yöntem vardır.
Origami bir çocuk için bulunmaz bir nimet. Hem motor becerilerini hem de matematik zekasını geliştirmek için.
Matematik öğretmeni olan yakın bir arkadaşım, bir öğrencisinin, derste onu dinlerken devamlı origami yaptığını ve ders sonunda da bitirdiği parçayı ona hediye ettiğini anlatmıştı. Dolabının bir bölümünü bu parçalara ayırmıştı. Hatta bir gün, annesi gelip; çocuğunun okulda ‘Matematik ve Origami Bağlantısı’ hakkında bir sunum ödevi aldığını ve bu konuda ona yardım edip edemeyeceğini sormuş. Bu beni çok etkilemişti.
Bunu duymadan önce başka bir arkadaşımın oğluna origami kitabı almıştım. Çok mutlu olmuştu. Sonra da gidip kendimize almıştım ( Kayra için). Çok bulunmuyor onun için bulduğum yerde alıyorum ki kütüphanemizde bulunsun. Belki ilerde çocuklarla origami partileri yapabiliriz.
Son zamanlarda deli gibi Kayraya Flash kartlar arıyoruz, hazırlıyoruz. Bilgisayardan çıktı alıp plastikle kaplatıyoruz. Bu kartları ara ara kısa süreli göstererek, görsel algısını geliştiriyoruz. Bunlar hayvan, meyve veya farklı basit eşya resimleri. Bir süre sonra birkaç kart arasından sorduğumuzu gösterebilecek. Bunları aradığımı bilen bir arkadaşım, Türkiye den bize eşleştirme kartları getirmiş. Tam istediğim gibi ve çok işimize yarıyor. Akşam Kayrayı uyutunca, Hakan, hadi eşleştirme oynayalım dedi. Ben çok severdim dedim. Bizde çok oynardık dedi. Kartları yaydık yere. Tabi ki o kazandı ama çok eğlendik. Sonrada hafıza oyunu oynadık. 20 kartı sırayla aklında tutacaksın. Bana güvenemedi 12 kart gösterdi. Tabiî ki hepsini de sırayla saydım. Sayamasam o sayacaktı.( Zamanında bana fotografik hafıza tekniklerini öğretmişti ama öğrendiğime pek inanmıyordu sanırım ki hepsini sayınca şaşırdı)
Hatta bunu Montessori eğitiminde koku tüpleriyle yapıyorlar. On tane aynı şekilde ki kavanoza pamuklar yerleştiriliyor ve ikişer tanesine aynı olmak şartıyla arom atik kokular dökülüyor. Kavanozlar karıştırılıyor ve çocuklar kokulara göre eşleştirme yapıyor. Çocuklarda birden fazla hafızayı geliştiriyor.
Aklımdaki kova da kıvranan beş kelime vardı . Arkadaşıma haydi beyin cimlastiği yapalım dedim, sana beş kelime. Puzzle, origami, kukla, eşleştirme ve koku tüpü. Ne yapıcaz dedi. Bunlarla ilgili yazı yazılsa, konusu ne olurdu dedim. ‘ Farkındalığın yeniden oluşturulması dedi.
Bu kelimeler bana; bir şeylerin, bozularak, parçalanarak, katlanarak, kendi yapısı değiştirilmeden, farkındalığı artırarak, yeniden oluşturulmasını ifade ediyor, dedi.
Hakana sorduğumda ise 'Çocuk ve Zeka' dedi.
İkisinin de cevabı doğru ve etkileyiciydi. Benim aklıma gelenleri de bu iki cevapla birleştirince ortaya böyle bir yazı çıktı işte.
Çocukluğumdan gelen, zevk aldığım oyunların, önce eşimle ortak zevklere dönüşmesi, sonra da oğlumun gelişimi için gerekli ve eğlenceli oyuncaklar haline gelmesi. Sanırım kelimeleri kovadan çıkarabildik.
2 yorum:
Güzel bir yazı olmuş, Deyyan. Origami ilginç bi şey. Bizde üniversitede japon dili bölümünde japon öğretmenler öğrencilerle origami düzeltirlerdi. Çocuklar da ortak derslerimize getirirlerdi. O kadar çok figür yaparlardı ki.. en basiti kurbağaymış galiba. İlk sınıflara özellikle öğretirler. Bir oda var, hep origamilerle süslenmiş oluyor. Aslında bu origamiyle ilgili çok şey öğrene biliriz bizim üniversiteden...
Deyyan'cim, Hasanin bir tane origami kitabi var sana gonderebiliriz...
Yorum Gönder